Ülkemizde haziran ayına kadar bir numaralı tartışma konusu seçimleri bile geride bırakan Survivor'da kim elendi? Yarışmayı kim kazanacak? Soruları idi. Yarışmanın bitimi ve Türkiye'de seçimlerin de sonuçlanmasından sonra en önemli konumuz ekonomik kriz ve ekonomik krizin ayrılmaz parçası haline gelen “konkordato müessesesi” oldu. Artık her sabah konkordato toto oynamaya başladık.
Türkiye'nin en tanınmış markaları ve şirketleri birer birer konkordato talep ediyor ve mahkemeden geçici süreler alıyorlar.

HER BORÇLU TADACAK

Konkordato talebinde bulunan firmalar iş dünyası içindeki insanları şaşırtmamakla birlikte sokaktaki vatandaşı oldukça şaşırtıyor. Örneğin, Türkiye'nin en çok iş yapan restoranının nasıl oluyor da konkordato talep edecek noktaya geldiğini sokaktaki vatandaş bir türlü anlamıyor. Daha 2 hafta önce köşemizde “Her şirket konkordatoyu tadacak mı?” başlıklı bir yazı yayınlamıştım. Sanırım benim öngörümün de üstünde olarak, her borçlu konkordatoyu tadacak.
Ülke genelinde şu ana kadar konkordato başvurusunda bulunup talebi sonuçlanan borçlu sayısı 3 bini geçti. Şu anda mahkemelere yapmış oldukları konkordato talepleriyle ilgili kararları bekleyen ve konkordato talebi için hazırlık yapan borçlu sayısı dikkate alındığında, yıl bitmeden bu sayının 5 bin ila 7 bin arasında olacağını söyleyebiliriz. Mali durumu bozulmuş olan borçlunun, borçlarını belli bir oran ve vadede ödemesine ilişkin alacaklıları ile yaptığı ve mahkemece onaylanan bir sulh anlaşması olan konkordato talebi, niçin bu kadar artmıştır?

SORUN NAKİT SORUNU

Konkordato talep eden firmaların ortak özelliği, yüksek tutarlı borçlanma yapmış olmaları. Özellikle döviz cinsinden borçlu olanların durumu daha da vahim. Ülkemizde ekonomik krizin etkisiyle bankaların kredi musluklarını kısmaları, dövizin yılbaşından bu yana TL karşısında yüzde 60'ın üzerinde değer kazanması ve ekonomik faaliyetlerin daralmasıyla beraber borçlu firmalar borçlarını vadelerinde ödeyememeye başladı. Ticari ilişki içinde bulundukları diğer firmaların iflas etmesi ya da konkordato talebinde bulunmaları da nakit akışına en büyük darbeyi vurdu. Çoğunlukla küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) banka faizlerinin yükselmesiyle kredilerini erteleme yenileme işlemine konu edemiyorlar. Yıllık yüzde 17 faiz ödediğiniz bir krediyle ilgili olarak bugün yüzde 45 yıllık faizle erteleme yapmak intihardan farksız.
Sürekli olarak nakit akışını sürdürebilmek için banka kredisine ihtiyaç duyan firmalar, artık tükenmiş durumdadır. Bu yüzden konkordato talep ederek kendilerini oksijen çadırına atmaya çalışmaktadırlar. Firmaların tamamında borca batıklık söz konusu değildir; birçoğunun mal varlıkları borçlarından fazla olmakla birlikte bozulan nakit akışı nedeniyle kredilerini ya da borçlarını vadelerinde ödeyememektedirler. Sorun para sorunudur. Piyasaya düşük maliyetli kredi pompalanmadığı sürece konkordato talebiniz kabul edilse dahi doğacak sonuç, oksijen çadırından eve gitmek değil, Zincirlikuyu'ya gitmek olacaktır.

ŞİRKETLERİN BANKALARA BORCU 330.1 MİLYAR DOLAR

Konkordato en fazla 2 yıl 5 ay içinde sonuçlandırılması gereken bir süreç. Süre sonunda kurtuluş olmaması halinde sonuç iflas. Şirketlerin 2002'de bankalara olan borcu 37.5 milyar dolar iken, 2009'da şirketlerin dövizle borçlanmasına izin verilmesiyle borç bugün 330.1 milyar dolara ulaştı. Şimdi kriz ortamında bu borçları ödemenin zorluğu  ortadayken ülkeyi yönetenlerin sanki başka bir ülkede yaşıyormuş gibi davranmalarının takdirini size bırakıyorum.