ANALİZ ' HABER - Nasuh Mahruki’nin kapısı çalındı o gün, Bir sabah sessiz, bir öğle üstü aniden.
Sivil polislerin ayak sesleri, evin duvarlarında yankılandı.
“Seni alacağız,” dediler.
Kim bilir, ne hisseder insan böyle bir anda?
Korku mu? Öfke mi? Yoksa… alışılmış bir çaresizlik mi?
O, yıllarını hayat kurtarmaya adamış bir adamdı.
Dağlarda verdiği mücadelelerle, enkaz altında bir umut ışığı olmuştu.
Şimdi ise bir başka enkazdaydı.
Bu kez hayat kurtarmıyor, kendi hayatını savunuyordu.
HANGİ SUÇ? HANGİ GERÇEK?
Mahruki, “yanıltıcı bilgi” yaydığı gerekçesiyle tutuklandı.
Peki ya neydi bu yanıltıcı bilgi?
Kamuoyuna “doğruyu” söylemenin suç sayıldığı bir dönemde, “yanlış” kimindir? Doğru kimden sorulur?
“Seçmen usulsüzlüğü” dediler, “ölülerin oy kullandığı” dediler, “bir kişiye birden fazla oy hakkı verildi,” diye eklediler.
Bunlar yeni mi? Hayır.
Bunlar 2019’da da konuşulmadı mı? İstanbul seçimlerinde dile getirilen “boş arazilere seçmen kaydı” iddiaları,
“Yabancılara vatandaşlık verilerek seçim sonuçlarının manipüle edildiği” iddiası…
Hatta cihatçılara vatandaşlık verilmesi…
Hepsi geçmişin yankıları gibi, bir kez daha önümüzde.
2019’UN HAYALETLERİ
Hatırlarsınız, değil mi?; 2019’da İstanbul seçimleri iptal edildiğinde, o gün de birileri aynı suçlamaları yaptı.
“Seçmen listeleriyle oynanıyor,” dediler, “Ölüler oy kullandı,” diye haykırdılar.
Hatay’da ölü seçmenlerin listesi yayımlandığında, bu ülkenin insanı güldü mü ağladı mı, kim bilir?
Bir memleket düşünün ki; mezardakilerin bile sesi çıkıyor ama yaşayanların sesi kısılmak isteniyor.
İÇ SAVAŞ KORKUSU
Mahruki bir şey daha söyledi, bir cümle, dalga dalga yayıldı: “İç savaş çıkar mı?”
Bu da yeni bir soru değildi aslında.
Hatırlayın, Cübbeli Ahmet’in 2020’de söylediklerini; “Selefi örgütler iç savaş çıkarabilir,” dememiş miydi?
Ya Mehmet Barlas’ın yazdıkları; “Bölmek için bir iç savaş çıkarabilirler,” diye yazmamış mıydı?
Konu aynıydı, korkular aynıydı. Ama o zaman bu sözler suç değildi, şimdi Mahruki’ye göre suç. Bir başkasına göre ise hakikat
KENDİNİ KURTARAN ADAM
Nasuh Mahruki... Dağ aslanı; bir zamanlar dağlarda zirvelere insanları kurtaran adam.
Bugün, kendi dağını aşmaya çalışıyor; cezaevinde tutsak...
Özgürlüğü için mücadele veriyor.
“Evime dönüyorum,” dedi o gün, korkusuz bir sesle, belki biraz buruk.
Ama biliyor ki, bu bir başlangıç. Çünkü Türkiye’de her yeni gün bir başlangıçtır.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI
Bugün bir adam hapse atıldı.
Yarın bir başkası.
Kim bilir, belki sıra bize gelir.
Çünkü bu ülkede, doğrulara inananlar hep yalnızdır.
Ve doğrular, her zaman tehlikeli olmuştur.
Nasuh Mahruki’nin davası, bir soru işareti bırakıyor geriye:
Bu ülkede “doğruyu” söylemek hâlâ mümkün mü?
Yoksa herkesin doğrusu, kendi iktidarının mı?
GELECEĞİN ENKAZI
Bu ülkenin enkazları var.
Dağların zirvesinden, şehirlerin altına kadar.
Nasuh, bir enkazda insan kurtardı.
Ama bu kez enkaz, daha derin.
İçinden çıkmak zor.
Ama imkânsız değil.
Bir gün,
Tüm suskunların sesi olacak.
Tüm susturulanların özgürlüğü olacak.
Ve o gün, bu toprakların karanlıklarını da aydınlığa çıkaracak.
SON SÖZÜMÜZ
Mahruki’nin hikâyesi, sadece bir adamın değil…
Bu ülkenin hikâyesidir.
İfade özgürlüğü, hakikat, adalet…
Her biri, bu hikâyenin yazılmayı bekleyen satırlarıdır.
Bir gün, yazacağız.
Hep birlikte.
Doğruyu, adaleti, özgürlüğü…
Ve o gün, kimse sessiz kalmayacak.