Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı siyasi yasak davasına ilişkin tavrını net bir şekilde ortaya koydu: “Sonuna kadar yanındayız!” Şaşırdık mı? Tabii ki hayır! Zaten nerede olacaktı ki? Dava baştan aşağı siyasi. "Yanlış bir karar verilmez" umudu var ama bu ülkede doğru kararın verilmesi mucizeye kaldı. Hani beklenti düşük olsun ki, çıkan karar bizi fazla üzmesin durumu...
DAVA MI? TABİİ Kİ SİYASİ!
Mansur Yavaş davanın siyasi olduğunu söyleyince, sanki yeni bir şey demiş gibi olmadı mı? Evet, bu dava tamamen siyasi. Peki, biz bunu biliyoruz da, İmamoğlu’na bu davasını açanlar bilmiyor mu? Ne de olsa ahmak davası üzerinden koca bir belediye başkanına siyaseten yasak getirilmeye çalışılıyor. "Sonuna kadar yanındayız" diyor Yavaş. Yanında olmasan ne olacak? Ortada bir hukuk skandalı var. Yavaş’ın istediği gibi beraat çıkar mı? Kim bilir. Ne zaman doğru karar verildi ki? İşimiz, karar çıkana kadar beklemek. Gerçek gündemimize dönecekmişiz. E hadi dönelim o zaman! Ama bu ülkede ‘gündem’ denen şey sabit mi ki? Bugün ahmak davası, yarın başka bir şey... Gündem dediğimiz şey uçucu zaten.
CUMHURBAŞKANLIĞI TARTIŞMALARI
Gelelim asıl meseleye, Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları… Mansur Yavaş, bu konuya da hiç sabrı olmadığını açıkça söylüyor: “Boş laflarla zamanımı tüketecek değilim.” Bu kadar basit! Herkes hararetle aday kim olacak diye birbirine laf yetiştirirken, Yavaş kendi işine bakıyor. Akıl mantık dışı tartışmalarla, dedikodularla uğraşmak istemiyor. Herkes "Aday olacak mı, olmayacak mı?" diye kıvranırken, Yavaş diyor ki: “Partimiz aday gösterirse oluruz.” Bu kadar. Ama yok, bazıları illa ki fitne peşinde. Üç beş köşe yazarı, birkaç danışman hemen ortamı bulandırıyor. Adaylık kim, ne zaman belli olacak? O tartışma bitmedi ki, daha başlamadan körükleniyor.
ÇOK RAHATSIZIM, ÇOK…
Mansur Yavaş açık açık söylüyor: Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarından "çok rahatsızım." Peki, kim rahatsız değil? Altılı Masa, iki sene boyunca “Aday kim olacak?” diye debelendi. Yavaş, ders çıkaralım diyor. Haklı mı? Tabii ki haklı! Ama ders çıkaran kim? O kadar konuşuldu, tartışıldı, sonunda ne oldu? Hep aynı noktaya döndük. Yavaş diyor ki, “Gazeteciler, danışmanlar fitne çıkaracak açıklamalar yapıyorlar, susturulmaları gerekiyor.” Ne güzel demiş. Konuşan yok zaten de, konuşanların da ne dediği belli değil! Asıl konuşulması gereken halkın mağduriyetleri. Gündemi kim işgal ediyor? Biz! Ama halkın gündemiyle kim ilgileniyor? Kimse!
HALK AÇLIKLA MÜCADELE EDİYOR
Yavaş çok net: Biz gündemi işgal ediyoruz. Peki, halkın gündemi ne? Emekli maaşı, geçim sıkıntısı, eğitim sorunları… Ama biz neyi tartışıyoruz? Cumhurbaşkanlığı adaylığı! Halkın umurunda mı? Hayır! "Bizim bunları konuşmaya hakkımız yok" diyor Yavaş. Doğru mu? Doğru. Adam işine bakıyor, görevini yapıyor, ama memlekette siyasetin tabiatı farklı. Oysa televizyonda halkın yaşadığı mağduriyetlerden bahsedilmesi gerekirken, sabah akşam “Kim aday olacak?” sorusuyla halkın sabrı sınanıyor. Yavaş’ın dediği gibi, bu tartışmalar boş, faydasız ve tamamen gündemi bulandıran işler. Düşünsenize, emeklinin maaşı yetmiyor, öğrencinin kitabı yok, ama biz ‘aday kim olacak’ diye didişiyoruz. Vah halimize!
İSTİFA MI? HAYIR HAYIR HAYIR!
Mansur Yavaş’a "istifa edecek" dedikoduları da geldi. Üç kere "Hayır, hayır, hayır" dedi. Ne yani, durduk yere mi istifa edecek? Adam görevini yapıyor. Halk ona görev verdi, partisi de aday gösterdi. Şimdi kalkıp, “Ben gidiyorum” mu diyecek? Yok öyle bir şey. O, işine bakacak. Ki zaten Ankara’da da yaptığı işler ortada. "Ankara’ya örnek işler yapacağız" diyor Yavaş. İşini yapmak varken, istifa gibi gereksiz dedikodularla mı uğraşsın? Zaten, Ankara halkı da Mansur Yavaş’tan memnun. Gidip sorduk mu? Hayır. Ama biliyoruz ki, böyle çalışmalar yaparak Orta Anadolu’dan gelenlerin güvenini kazandı. Ankara’da göç eden kesimlerle nasıl bir bağ kurduğu ortada. Oy vermeyenleri bile kucaklamayı başardı.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI
Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına dair en güzel lafı Mansur Yavaş söyledi: "Kim öle kim kala?" Gerçekten de, kim bilir o günler ne olacak? Siyaset de, hayat da değişken. Türkiye’nin ne krizler yaşayacağı belli mi? Değil. Belki de hiçbiri olmayacak. Yavaş diyor ki, zamanı geldiğinde konuşulur. Şimdi işimize bakalım! Biz belediyeyi yönetmeye geldik. Siyasetçinin görevi halkın sorunlarını dile getirmek, çözüm aramak. Yoksa “Kim aday olacak?” diye birbirimizi yemek değil.
İKTİDARA YARAYAN TARTIŞMALAR
Mansur Yavaş’ın söylediği bir şey var ki, altı çizilmesi gerekiyor: Bu tartışmaların hepsi iktidarın ekmeğine yağ sürüyor. İktidar cenahı, muhalefeti karıştırmaya bayılıyor. Ama muhalefet, bu oyunlara gelip birbirini yemeye devam ederse, iktidarın ekmeğine yağ sürer. Yavaş, halkın zaten sesini çıkarmaya başladığını söylüyor. Ama bu iç çekişmeler devam ettikçe, halkın sesi de duyulmaz oluyor. İktidar ne yapıyor? İzliyor. O yüzden, erken seçim çağrısının haklı olduğunu belirtiyor Yavaş. Halk hükümetten memnun değil ama erken seçim mi? O da şimdilik hayal gibi.
BENİM TARZIM DEĞİL
Bir de arada Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın İmamoğlu’na yönelik imalı sözleri var. Yavaş bu konuda da net: "Benim tarzım değil!" diyor. Doğru, zaten tarzı da bu olsaydı Yavaş, bu kadar geniş bir halk kesimini kucaklayamazdı. Siyasette lafla peynir gemisi yürütmek kolay ama Yavaş, bu karalama işlerine girmiyor. Bugüne kadar rakipleri hakkında kötü bir söz bile etmediğini söylüyor. Doğru. İki defa seçim kazanmış, dört defa aday olmuş ama rakiplerine hiç kötü laf etmemiş. Siyasetin bu temiz yüzünü gösteriyor.
Sonuç olarak, Mansur Yavaş hem İmamoğlu’na desteğini net bir şekilde ortaya koyuyor, hem de boş tartışmaların içinde boğulmak yerine işine bakıyor. Siyasetin sıkıştığı bu ortamda, Yavaş gibilerine ihtiyaç var. Ama ne yapalım, biz memleket olarak hep dedikoduyu seviyoruz.