NET TÜRK TV 

ROMAN GİBİ HAYATLAR - Sinan Kazım Özüdoğru, 3 Mart 1949’da Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Peyik köyünde doğdu. Üç kardeştiler. Aileleri oldukça kalabalıktı. Arazileri vardı, varsıl bile denilebilirdi. Toprakları verimliydi ama yapılan tarım, fazla kazanç getirmiyordu. Yine de, dönemin köy koşullarına göre iyi bir yaşam sürüyorlardı.

Fakat Marshall yardımı altında aldıkları krediler, aileyi zorlamaya başlamıştı. Borçlarını ödeyemediler. Zor günler kapıdaydı. Göç yolları göründü.

1958 yılında anne Fatma Özüdoğru vefat etti. Sinan Kazım henüz 9 yaşındaydı. Annesini kaybettiği yıl, yaşamı kökten değişti. İlkokulun ilk üç sınıfını Peyik köyünde okudu. Sonraki yıl Sarıkaya köyüne gitti. Beşinci sınıfı Ortaköy nahiyesinde bitirdi. Eğitimini sürdürebilmek için Sivas’a, akrabalarının yanına gönderildi.

Ortaokulu bitirdiği yıl babası Ali Özüdoğru Ankara’ya göç etmeye karar verdi. TRT’de odacılık yapmaya başladı. Sinan Kazım içinse Ankara’da, Atatürk Lisesi günleri başladı.

Kent yaşamı, köyden çok farklıydı. Zorlu bir mücadele içindeydiler. Sinan Kazım, henüz genç yaşlarda çalışmaya başladı. İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın inşaatında çalıştı. Yaz tatillerinde kazandığı parayla üniversite harçlığını biriktirdi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladığında, ayakkabı boyacılığı yapmayı sürdürdü. Geçinmek zordu.

Yıldırım Türker, Sinan Kazım’ı o yıllardan şöyle hatırlar: “60’ların Ankara’sındaydık. Orta sınıf bir mahallede yaşıyorduk. Bir akşamüstü, sokaktan geçen bir boyacıyı hatırlıyorum. Utangaç bir delikanlıydı. ‘Boyacı’ diye sesleniyordu ama sanki kimse duymasın ister gibiydi. Annem onu çağırdı. Ayakkabılarımızı boyarken sorgulamaya başladı. ‘Sen boyacı değilsin, anlat bana’ dedi. Adı Sinan Kazım’dı. O günden sonra ailemizin bir parçası oldu. Kaçak olduğu dönemlerde bile evimizin bir anahtarı hep ondaydı. Geceleri gelir, sessizce kapıyı açar, sabah erkenden giderdi.”

1969 yılında TRT’de “Köyden Kente” programının sunuculuğunu yaptı. Ne yazık ki o yılların kayıtları TRT arşivinde bulunamadı. Sinan Kazım’ın güzel sesi ve düzgün diksiyonu, onun farkını ortaya koyuyordu. Ama bu başarıları kısa sürdü.

Sinan Kazım Özüdoğru’yu okula giden arkadaşları da şöyle hatırlar: Atak, gözüpek ve çalışkan... Hüzünlü bir tebessüm, derin bir ses… Liseyi bitirdiği yıl, 1966’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı. Dönemin politik hareketlerine ilgi duyuyordu. Fikir Kulüpleri Federasyonu’na katıldı. Üç yıl sonra, 10 Ekim 1969’da bu hareket DEV-GENÇ’e dönüştü. 18 Ekim 1970’te DEV-GENÇ Genel Sekreteri oldu.

Mahir Çayan’ın yazdığı “Kesintisiz 1-2-3” teorik yazılarının tartışmalarına aktif olarak katıldı. Yoldaşları onu hep “Ağır Bir Elmas” olarak tarif ettiler.

Sinan Kazım, Sosyal Hizmetler Akademisi’nde tanıştığı Rüçhan Manas ile evlendi. Ankara’da, Hacettepe’nin arka mahallelerinde bir gecekonduya yerleştiler. Türker ailesine sık sık gider, sohbet ederlerdi. Bu ziyaretlerde politik gündem konuşulurdu. Yıldırım Türker o günleri anlatır: “Babam ‘en önemlisi yaşamanız’ derdi. Sinan ve Rüçhan gülümserdi. İnançları uğruna yanmaya hazır her genç gibi, bakışları başka yerlerdeydi. Kızıldere yolu onlara görünmüştü artık.”

1972’de Kızıldere’ye, Mahir Çayan’dan önce geldiler. Saffet Alp ve Sabahattin Kurt ile birlikteydiler. Birkaç gün sonra, cenazelerinin çıkacağı o eve yerleştiler. Sonrası tarihe kazındı.

Ailesi, Sinan Kazım’ın cenazesini almak için Niksar’a gittiğinde, naaşı güneş görmeyen serin bir odadaydı. Vücudu kurşun ve şarapnel yaralarıyla doluydu. Alnına sıkılan bir kurşun, yarasını gösteriyordu. Aile, tarifsiz bir acıyla, Sinan Kazım’ı tabuta yerleştirdi. Ancak fark ettikleri başka bir detay vardı: Sinan Kazım’ın ayağı yoktu. Bombanın parçalamış olduğu ayağı, Kızıldere’de kalmıştı. Cenazeyi o şekilde almak zorunda kaldılar.

Hastane cenazeyi vermek istemedi. Bir tabut bile temin edemediler. Yüksek bir ücret karşılığında aceleyle tabut yaptırdılar. Dışarıda faşist gruplar bekliyordu. Aileye hakaretler yağdırıyorlardı.

Naaşı alıp Ankara’ya doğru yola çıktıklarında, polis tarafından durduruldular. Aileyi araçtan indirdiler ve dövdüler. Sinan Kazım’ın cenazesi Karşıyaka Mezarlığı’na götürüldü. Yıkanmadan, kefenlenmeden, kanlı giysileriyle gömüldü.

Sinan Kazım Özüdoğru, bir elmas gibi ağırdı. Kızıldere’de parçalandı. Geriye tarifsiz bir acı kaldı.

www.netturk.com.tr