NET TÜRK TV
YAZAR, bir kahindir. Yazar, toplumsal tarihin canlı hafızasıdır. Yazar, hikâyelerin kaydını tutandır. Yazar, arşivlere girer, sokakları arşınlar, kayıp zamanları yakalar, yok olmaya yüz tutmuş masalları yeniden anlatır. Yazar acıyı, kederi, yarayı bulur ve daha da kanatır. Yazar sadece kendi içini deşmekle kalmaz aynı zamanda yaşadığı toplumun bağırsaklarında gezinir. Yazar tıpkı bir av köpeği gibi iz sürer, bulur, gün ışığına çıkarır ve okuruna gösterir: “Bakın ne buldum!” Yazar adaylarına da hep şunu söylerim: “Yazmak sizi rahatlatmaz, anlatacak bir derdim vardı, anlattım kurtuldum değildir yazarlık.” Hiç geçmeyen bir uçuk, can acıtan bir nasır, kalbinizdeki bir damarı tıkamış pıhtıdır. Acıtır. Yazmak acıtır. Yazarı da okuru da acıtır.
2014 senesinde Fransız yazar Patrick Modiano’ya Nobel Edebiyat Ödülü takdim edilirken, “Kabul edilmesi güç insan yazgılarını, hafızanın sanatını kullanarak ortaya çıkarması” ve de “işgal altında yaşamayı anlatmaktaki başarısı” gerekçeleri sunulmuştu. Modiano’nun kitapları çok sade, minimal ama insanın derininde bir yerleri sızlatan romanlardır.
1997 senesinde yayımlanan Dora Bruder romanında, Modiano hem yazar hem de anlatıcı. Eski gazeteleri karıştırırken 31 Aralık 1941 tarihli Paris-Soir gazetesinde bir kayıp ilanı görüyor: “Dora Bruder, 15 yaşında, 1.55 boyunda, oval yüz, gri-kestane gözler, gri spor manto, bordo kazak, lacivert etek ve şapka ile kahverengi spor ayakkabılar. Her türlü bilginin Ornano Bulvarı no 41, Paris adresindeki Mösyö ve Madam Bruder’e iletilmesi.” İlan bu kadar. Modiano’ya bu romanı yazdıran yegane motivasyon da bu kadar. Yazar, bunu okuduktan sonra “Sanki 1941 ve 1996 kışları birbirine karışmıştı” diyerek bir araştırma ve keşif yolculuğuna çıkıyor ve on beş yaşındaki Dora’nın izini sürmeye başlıyor. Dora’nın hikâyesini, yatılı okul yıllarını ve okuldan firarını bizlere anlatırken, bir yandan da Paris’in işgal yıllarını, oradaki Nazi baskısını da gözler önüne seriyor. Dora’nın kayboluşu bireysel bir trajedi olmaktan çıkıp tarihsel bir olayın yansımalarını da sunuyor. Dora üzerinden kimliksizleştirilen ve yok edilmeye çalışılan bir topluluğun trajedisi anlatılıyor.
Hafıza, kimlik, kayboluş ve geçmişin gölgeleri
Roman hem belgesel hem de biyografik unsurları birleştirirken, Modiano sadece Dora’nın izini sürmüyor, aynı zamanda kendi ailesinin tarihine de ışık tutuyor. Bu anlamda roman hem kişisel hem de tarihsel bir araştırmaya dönüşüyor. Modiano, Bir Sirk Geçiyor, Mahallede Kaybolma Diye ve En Uzağından Unutuşun adlı romanlarında da sık sık rastladığım temaları, Dora Bruder’de de kuvvetlice işliyor. Hafıza, kimlik, kayboluş ve geçmişin gölgeleri…
Modiano, hafızanın ve geçmişin muğlaklığını vurgulamayı seven bir yazar. Aynı zamanda kimlik ve aidiyet konularını da kurcalamayı çok seviyor. Dora’nın kayboluşu, romanın ana olayını oluşturuyor ancak bu kayboluş, sadece fiziksel değil, aynı zamanda kimliğin ve geçmişin de kayboluşunu simgeliyor. Modiano’nun Dora’yı arayışı ise hem bireysel bir arayış hem de kolektif bir hafızanın yeniden inşası. Dora’nın izini sürme sürecinde, eski belgeler, fotoğraflar ve tanıklıklar aracılığıyla geçmişin izleri ortaya çıkıyor. Roman, geçmişin nasıl izlenebileceği ve bu izlerin ne anlama geldiği üzerine derinlemesine düşünceler içeriyor.
Modiano, edebi mirasını devraldığı ataları Marcel Proust ve Albert Camus’nün kullandığı varoluşçuluk ve kayıp zamanları yakalamak izleklerine de sıklıkla başvuruyor. Modiano’nun en önemli özelliklerinden bir diğeri de Paris şehrini romanlarında adeta bir karakter gibi işlemesi. Kitabın en başına yayıncı tarafından eklenen QR koduna tıklayınca romanda geçen Paris semtlerini gezebiliyor okur.
Dora Bruder / Patrick Modiano / Çeviren: Refika Ebru Erbaş / Can Yayınları / Roman / 128 Sayfa