MEDYA ' ZADE - El değiştirme süreciyle gündeme oturan Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de anaakım medyanın sonunu mu getiriyor? Bu tartışmalar, Ali Dağlar’ın yeni kitabıyla yeniden alevleniyor. Hürriyet Gazetesi’nin El Değiştirme Sürecinde Türkiye’de Anaakım Medyanın Sonu ve Basın Özgürlüğü Sorunu başlıklı kitap, hem basının tarihine ışık tutuyor hem de bağımsız gazeteciliğin kayboluşunu gözler önüne seriyor.
HÜRRİYET’İN ÇEYREK ASIRLIK TANIKLIĞI
Ali Dağlar, basın dünyasında bilinen bir isim. Hürriyet gazetesinde 27 yıl boyunca yargı muhabirliği yapmış bir gazeteci. Şimdi ise akademisyen kimliğiyle dikkat çekiyor. Dağlar, doktora teziyle sadece bir gazetecinin değil, aynı zamanda bir tarihçinin hassasiyetiyle Hürriyet’in el değiştirme sürecini inceliyor. Kitap, Nobel Bilimsel Eserler Yayınevi tarafından okuyucularla buluştu.
Bu çalışma, sadece akademik bir inceleme değil. Aynı zamanda Türk basınının modern tarihine dair samimi bir anlatı. Hürriyet’in Simavi ailesinden Doğan Grubu’na ve son olarak Demirören Grubu’na geçiş hikâyesi, anaakım medyanın dönüşümüne ve basın özgürlüğündeki gerilemeye ayna tutuyor.
AMİRAL GEMİSİ BATTI MI?
Hürriyet, yıllarca “amiral gemisi” olarak anıldı. Ancak 2018’de Demirören Grubu’na devredilmesiyle birlikte bu sıfatı kaybettiği konuşuluyor. Dağlar’ın kitabı, bu dönüşümün nedenlerini ve sonuçlarını detaylı şekilde analiz ediyor. Hürriyet’in bağımsızlığını yitirdiği, anaakım medyanın sona erdiği görüşü kitapta güçlü bir şekilde savunuluyor.
Kitapta yer alan şu ifadeler durumu özetliyor:
“1990’lardan itibaren yaşanan ticarileşme, Hürriyet’in anaakım medya kimliğinde aşınmalara yol açtı. Bu aşınma, 2000’li yıllarda artan iktidar baskısıyla hız kazandı. Gazetenin 2018 yılında Demirören Grubu’na devri, Türkiye’de anaakım medyanın da sonunu işaret etmektedir.”
ANA AKIM MEDYANIN SONU MU?
Kitap, sadece Hürriyet’in değil, Türk basınının genel gidişatını da masaya yatırıyor. Büyük sermayenin basına girişiyle medya, güç odaklarının etkisi altına girdi. 12 Eylül 1980 sonrası değişen sahiplik yapısı, gazeteciliği kamu yararından uzaklaştırarak ticarileştirdi. Sonuç: Halk için haber üretmek yerine, sermaye ve iktidar için çalışan bir medya düzeni.
Ali Dağlar’ın ifadesiyle, Hürriyet gazetesinin tarihi, modern Türk basınının da tarihidir. Bu nedenle, Hürriyet’in geçirdiği dönüşüm, tüm sektörün bir aynasıdır.
GAZETECİLİKTEN AKADEMİYE: ALİ DAĞLAR
Ali Dağlar, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunu. Yüksek lisansını tamamladıktan sonra doktora çalışmasını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yaptı. Gazetecilik kariyerinde, özellikle yargı haberleri ve araştırmacı gazetecilik dosyalarıyla tanındı.
Dağlar, gazetecilikteki birikimini akademik çalışmalarına taşıdı. Beşinci kitabı olan bu çalışması, hem gazeteciler hem de akademisyenler için önemli bir kaynak olarak öne çıkıyor. Daha önce yayınladığı “Rahip Cinayetleri” ve “Ordunun Dayanılmaz Ağırlığı, Basının Dayanılmaz Hafifliği” başlıklı kitapları da araştırmacı gazeteciliğin başarılı örnekleri arasında sayılıyor.
ÖZGÜRLÜK MÜ, GÜÇ ODAKLARI MI?
Kitabın en çarpıcı noktalarından biri, basının dördüncü kuvvet olma işlevini kaybettiği savı. Türk basını, tarafsız ve bağımsız duruşuyla demokratik bir denetim mekanizması işlevi görmeliydi. Ancak, özellikle son yıllarda bu rolünü yitirdiği bir gerçek.
Dağlar, kitabında şu soruları soruyor:
• Türk basını ne zaman bağımsızlığını kaybetti?
• Anaakım medya kimliğini kaybeden bir gazete, kitlelere hitap etmeye devam edebilir mi?
• Basın özgürlüğü olmadan demokrasi mümkün mü?
Ali Dağlar’ın kitabı, yalnızca bir dönemi anlatmıyor. Aynı zamanda geleceğe dair bir uyarı niteliği taşıyor. Basının bağımsızlığı, toplumun bağımsızlığıdır. Bu bağımsızlık kaybedildiğinde, demokrasinin temel taşı da yerinden oynar.
Hürriyet’in el değiştirme süreci, sadece bir gazetenin değil, bir ülkenin de hikâyesidir. Ali Dağlar’ın bu çalışması, gazetecilikten akademiye uzanan yolda, gerçeği arayan herkes için bir rehberdir.