NET TÜRK TV

Hindistan Müslümanlarının İstiklal Savaşı için bağışladıkları paradan kalan 250 bin lira ile bundan tam 100 yıl önce kurulan; bugün 20 binin üzerinde personeli, 285 milyar liraya ulaşan özkaynak büyüklüğü ile cumhuriyet tarihinin en önemli başarı hikayelerinden birine sahip İş Bankası 26 Ağustos’ta 100. yılını kutlayacak.

*   *   *

Yıl 1924… Ağustos ayının on birinci günü… Haki üniformalı bir asker, Ankara’nın, genç cumhuriyetin genç başkentinin Karaoğlan semtinde kerpiçten yapılmış bir dükkanın önünde nöbet tutmakla vazifelendirilmiş, bekliyordu. Nöbeti sürerken biri subay olmak üzere birkaç kişilik bir grup ona doğru yaklaştı. Niçin nöbette olduğunu bilmiyordu fakat subayı görür görmez hazır ola geçti. Kafile içeri girdi. Bir süre geçtikten sonra kerpiçten dükkanın kapısı tekrar açıldı, subay ve iki sivilin talimatı kesindi: “Çuvalı alıp götürün.” Çuvalın içinde Kurtuluş Savaşı’na destek olmak üzere Hindistan Müslümanlarının bağışlarından savaş yıllarında harcanmayıp arta kalan 250 bin lira vardı. 15 gün sonra, 26 Ağustos’ta bu para, İtibar-ı Milli Bankası’nın Anafartalar şubesine yatırılacak ve yeni İş Bankası’nın peşin sermayesi olacaktı. 26 Ağustos 1924’ün üzerinden 100 yıl geçti ve İş Bankası, 100 yaşına giriyor. Takvimler 2024’ü gösterirken 250 bin lirayla (dönemin kuruyla yaklaşık 420 bin dolar) yola çıkan 100 yaşındaki bankanın özkaynak büyüklüğü 285 milyar lirayı (8.4 milyar dolar) bulacaktı…

İş Bankası’nın kuruluşu, bir günde olup bitmiş bir hadiseden, anlık bir karardan, hatta sadece bir bankanın kuruluşundan çok daha fazlası aslında... Bankayı imparatorluk devrinden beri var olan bir arayışın sonucu olarak nitelendirmek daha doğru. Fakat bunun tespiti için öncelikle Osmanlı’daki bankacılık sistemini incelemek gerekiyor. İmparatorluk topraklarında bankacılığın başladığı devir, Tanzimat devri… Tanzimat öncesinde banka hizmeti verdiği söylenebilecek tek grup, Galata sarraflarıydı. Bankacılık alanında ülke sınırlarında rakibi olmayan sarraflar gitgide büyüyüp banker hüviyeti kazandı. Etkinlikleri de bu süreçte öylesine arttı ki, devletin kambiyo işlemlerini idare hakkı dahi artık onlara tanınmıştı. 1842 yılında bankerler Anadolu ve Rumeli Kumpanyaları ismi altında birleşti. 1847’de ise bu çatı altında bulunan ve kambiyo işlemlerini yürütme yetkisine sahip olan bankerlerden ikisi, Jacques Alléon ve Theodore Baltazzi, Bank-ı Dersaadet’i (İstanbul Bankası) kurdular. Bank-ı Dersaadet Osmanlı topraklarında banka adını taşıyan ilk kuruluş oldu. Ancak ömrü çok uzun olmadı ve hükümet bankaya olan borçlarını ödeyemediğinden sekiz yıl sonra, 1855’te kapandı.

Yabancı sermayeli ‘devlet bankası’

Fakat Osmanlı İmparatorluğu, ticaret ve borçlanmalar sonucu global ekonomiye öylesine entegre olmuştu ki, devletin finansal canlılığı adına kambiyo sistemini yürütecek ve istikrar sağlayacak bir banka artık şarttı.

Osmanlı ile ticari veya iktisadi ilişkiler içerisinde olan devletler için de bu bir zorunluluktu. İngiltere’nin 1856 senesinde başkent Londra’da Bank-ı Osmani’yi (Osmanlı Bankası) kurarak attığı adım da bu sebepten kaynaklanıyordu. 1863 yılına gelindiğinde ise kuruluşun bünyesine Fransa sermayesi de dahil oldu ve banka, Bank-ı Osmani-i Şahane adıyla tekrar teşkilatlandı. Sonradan Avusturya-Osmanlı Bankası da bankayla birleşecek ve sermayedarlardan olacaktı. Osmanlı İmparatorluğu’nun artık ayrıcalıklı bir mali kurumu, bir devlet bankası vardı fakat bu devlet bankası tümüyle yabancı sermayeliydi.

Osmanlı’nın ayrıcalıklı mali kurumunun tamamen yabancı sermayeli olması bir yana, Osmanlı Bankası’na tanınan imtiyazlar ekonominin bağımsızlığını tümüyle yok eden türdendi. Banka ile devlet arasında imzalanan sözleşme uyarınca Osmanlı topraklarında Osmanlı Bankası’ndan başka hiçbir kurum, devletin kendisi dahi para basamıyordu. Devlet bütçesinin denetimi bankanın elinde olduğu gibi idare meclisi üyelerinden biri bütçe komisyonunda olma yetkisine sahipti. Ayrıca Osmanlı hükümeti her yıl bütçeyi bankaya sunma, hazineyi bankaya teslim etme ve iç-dış tüm ödemelerini banka kanalıyla yaptırma mecburiyetlerini taşıyordu. Osmanlı Bankası, devlet dış borçları ödeyemeyeceğine ilişkin moratoryum ilan edince 1881’de borçları devlet gelirleriyle tahsil etmek amacıyla kurulan Düyun-ı Umumiye’nin temsilciliğini de üstlenecekti. Bu tarih itibarıyla devletin borçlanmalarının aracılığı da Osmanlı Bankası’na bahşedilerek iradesine bırakılan imtiyazlardan biri haline geldi.

Başbakan İsmet İnönü (ortada), sağında İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar ve solunda Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Soydan.“Bankacılık bir ülkenin damarlarıdır”

“Türkiye İş Bankası Tarihi” ve “Atatürk’ün Bankası” kitaplarının yazarlarından, Atılım Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sinan Sönmez, Osmanlı’dan cumhuriyete geçiş devrinde bankacılık sistemini şu şekilde tasvir ediyor:

“Banka sistemi, bir ülkenin damarlarıdır. En önemli sistemlerden biridir. Cumhuriyet, Osmanlı’dan pek çok şey gibi bankacılık sistemini de devralmıştı. 1924’teki manzara şöyleydi: 17 yabancı bankaya karşılık 16 ulusal banka… Fakat Türk bankalarının hemen hemen hepsi yerel düzeyde, taşrada, yöre eşrafının ve tüccarının küçük hacimli ticari kredi vermeye yönelik kurduğu bankalardı. 12 bankanın merkez dışında şubesi yoktu. 12 banka ve Ziraat Bankası hariç kalan 3’ünün şube sayısı 1 ila 4 arasında değişiyordu. Ziraat, özel olmayan tek yerel bankaydı. 1888’de kurulmuştu ve 320 şubesi vardı. Ancak onun da finansal pozisyonu güçlü değildi. 13 yabancı banka arasında Osmanlı ve Fransız sermayeli Selanik bankaları haricinde olanlar da aslında var olan bankaların Türkiye şubesi gibi işlemekteydi.”

Yabancı sermaye dominasyonu

“Özetle bankacılık sistemi, Osmanlı Bankası ve Selanik Bankası arasında paylaşılmış durumdaydı. İki bankanın ödenmiş sermaye toplamı tüm bankacılık sektörünün yüzde 60’ını teşkil ediyordu. Toplanan mevduatın yüzde 78’i de yine bu iki bankadaydı. Osmanlı’nın sömürgeleşme sürecinde yer alan, sistemi tamamen domine eden Osmanlı Bankası’nın bu denli etkin olması çok vahim bir durumdu. Çünkü mevduatın yüzde 78’ine sahip bu iki bankanın açılan kredilerde oranı yüzde 53’e iniyordu. Kısacası yabancı sermayeli bankalar parsayı topluyor fakat kredi vermekten imtina ediyordu.” Diğer bankaların bu alanlardaki payına ise Prof. Sönmez şu şekilde değiniyor: “Aynı dönemde özel Türk bankalarının toplam mevduattaki payı yüzde 12, devlet bankalarının yani daha doğrusu cumhuriyet kurulduğu vakit iflasın eşiğinde olan Ziraat Bankası’nın payı ise ancak yüzde 10 seviyesindeydi. Verilen kredilerde de özel Türk bankalarının payı yüzde 5’ken Ziraat Bankası’nın verilen kredilerdeki oranı yüzde 42’ye yükseliyordu.”


Yıl 1936, Kadıköy şubesi ve bankanın ilk kadın çalışanları.“İşte bu şartlarda kurulan İş Bankası, doğal olarak cumhuriyetle özdeşleşti. Kuruluşuyla ilgili birçok farklı öykü var fakat kesin olan şey, Atatürk’ün inisiyatifiyle kurulmuş olması… Atatürk, 1923’te düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’ndeki açılış konuşmasında ulusal egemenlik ile iktisadi egemenliğin eşdeğer olduğunu söylüyordu. Cumhuriyetin iktisat politikası belirlendikten bir yıl sonra da İş Bankası kuruldu ve çok önemli bir kuruluş haline geldi. Nitekim 1924 Ağustos’unda kurulsa dahi dört aylık faaliyetiyle yıl sonu bilançosunda toplam mevduat ve alacaklı hesaplar tutarı 2 milyon 469 bin 237 lira olmuştu. Diğer 16 yerel bankada ise bu değer toplam 699 bin 755 liraydı. Banka öyle bir çığır açmıştı ki, Mübadele, İmar ve İskan Vekili’yken Atatürk’ün teklifiyle kurucu müdür olan Celal Bayar’ın liderliğini yürüttüğü grup, 1930’da Merkez Bankası kurulana dek, İş Bankası’nın Osmanlı Bankası’nın yerini alarak merkez bankası işlevini üstlenmesini istiyordu. Bu fikir, epeyce üstüne düşünülmüş ve tartışılmış bir fikirdi.”

Sanayileşmenin ana gövdesi

“İş Bankası sonrası 1924-1929 arasında 27 ulusal banka kuruldu. Bu açılan çığır haricinde bankanın bankacılık dışı katılımları da başından itibaren çok faaldi. Türkiye’nin 17 Nisan 1934’te yürürlüğe konulan ve 1938’e dek sürdürülen Birinci 5 Yıllık Sanayi Planı’na büyük katkısı oldu. Zonguldak’taki kömür madenlerinin işletmesi Fransızlardan alınıp İş Bankası’na verildi. Sigortacılıkta tabiri caizse tekel haline geldi. Ayrıcalıklı bir konumdaydı. Birinci 5 Yıllık Sanayi Planı’nın Sümerbank ve Etibank’la beraber üç temel sac ayağından da biriydi aynı zamanda. Birinci 5 Yıllık Sanayi Planı devletçi bir iktisat programıydı ve çok başarılı oldu. Bunun ana gövdesi de İş Bankası’ydı. Şişe ve cam sanayisi kurma görevini İş Bankası’na verildi. Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası 1935 Kasım’da üretime başladı. 1934’te ülkedeki cam ürünlerinin tamamı ithal ediliyordu. 1936’da ihtiyacın yüzde 61’i yurtiçi üretimle karşılanır hale geldi. 1946’da bu oran yüzde 96’ya çıktı.

#Vahit Karaaslan tahta çıktı! #Vahit Karaaslan tahta çıktı!

1928 yılında Atatürk bankanın Yenicami şubesini ziyaret etti.“Katkıları küçümsenemez”

“Biraz kurgusal olacak ama keşke II. Dünya Savaşı olmasaydı ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın da uygulanabildiğini görseydik… Çünkü birinci programda 23 fabrikanın kurulması tasarlanırken ikincisi çok daha ihtiraslıydı ve 100 yeni fabrikanın kurulmasını öngörüyordu. İş Bankası’nın kuruluşu en çok şu açıdan önemli: 1924’te kurulduğu andan itibaren Türkiye ekonomisini yabancı bankaların dominasyonundan çıkarmaya başladı ve ardından arka arkaya Sümerbank, Etibank ve diğer devlet bankaları kuruldu. Bir reform süreci yaşandı ve ekonominin kan damarları olan bankacılık sisteminin daha sağlıklı işlemesi sağlandı. Türkiye’deki bankacılık açısından İş Bankası’nın işlevi çok önemli. Bankacılık sisteminin yanı sıra sanayileşme politikasına da büyük destek sağlandı. Türkiye ekonomisine katkıları asla küçümsenemez.”

İlk iştirakler

Gelelim bankanın 1924 sonrası serüvenine… Takvimler 1925 sonunu gösterirken İş Bankası 1.5 yılda 2 milyon lira toplam mevduata ulaştı. 1930’da ise tasarruf mevduatı 18 milyon liraya yükseldi. 1929’daki Büyük Buhran’a rağmen beş yılda bankanın toplam mevduatı 9 kat artmış, tüm bankacılık sistemi içindeki payı da yüzde 4’ten yüzde 21’e yükselmişti. Sanayi alanındaki atılımları da aslında 34-38 arası uygulanan plandan çok önce başlamıştı… Kuruluşundan 6 yıl sonra, 1930’da, bankanın iştirak İş Bankası Müzesi’nde bulunan ilk hesap makinelerinden biri.yatırımları 7 milyon liraydı. İlk sanayi yatırımı 1925’te 250 bin lira sermayeyle Bursa’da kurulan İpekiş oldu. Tekstil girişimlerini 1930’da Ankara’daki Yüniş fabrikasının satın alımı izledi. Maden alanındaki yatırımlar 1926’da 1 milyon lira ile kurulan Maden Kömürü T.A.Ş. ve Kozlu Kömür İşletmeleri T.A.Ş. oldu. Banka şeker sanayisinde de atılımda bulunarak yüzde 68 ortaklıkla İstanbul Şeker Fabrikaları’nı kurdu. Sanayi yatırımlarıyla birlikte 1925’te 500 bin lira sermaye ile bugün hala ülkenin en büyük sigorta şirketlerinden biri olan Anadolu Anonim Sigorta Şirketi de sektör henüz yabancı sermayenin tekelindeyken yine İş Bankası tarafından kuruldu. Yurtdışında şube açan ilk Türk bankası da 1932’de açılan İskenderiye şubesiyle yine İş Bankası’ydı.Bankanın başından beri iştirak yatırımlarına eğilmesi, öngörülebilir bir artışı da beraberinde getirdi ve 1930-1950 arası 20 yıllık periyotta yatırımlar 7 milyon liradan 25 milyon liraya yükselerek yüzde 350 oranında artış sergiledi. 1950, banka için kritik bir yıldı çünkü bankanın ilk genel müdürü Celal Bayar, artık Türkiye’nin cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ndeydi. 1930-1953 yılları arasında şube sayısı 28’den 130’a geldi. 23 yıldaki ilerleme buyken 1953-1960 yılları arası yani sadece 7 yılda 113 yeni şube açıldı ve şube sayısı 243’e ulaştı. Bankanın ödenmiş sermayesi 5 milyondan 10 milyona, özkaynaklar toplamı 8 milyondan 157 milyona erişti. Katılım yatırımlarına aktarılan sermaye 1945-1955 arası dönemde üç kat artarken 1955-1960 periyodunda, yani sadece beş yılda iki kattan fazla arttı ve 147 milyon lirayı buldu.

Bankanın en eski telefon rehberi.Her yıl 47 şube

1960 yılında Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs Darbesi’yle devrildiğinde İş Bankası’nın 244 şubesi vardı. İlk genel müdür Bayar, artık cumhurbaşkanlığı makamında olmasa da banka gelişimini sürdürdü ve her yıl ortalama yaklaşık 47 yeni şubeyle 1979’a gelindiğinde 865 şube sayısına ulaştı. Aynı doğrultuda 161’de 5 bin 505 olan toplam çalışan sayısı, 1979’da 19 bin 74’e erişti. Ancak bu süreçte ülkenin iktisadi yapısı ve bankacılık da değişiyor, başka bir kimliğe bürünüyordu… 1963’te 47 yerli, 5 yabancı olmak üzere toplam 52 banka varken 1980’e gelindiğinde Türkiye’de 40 yerli, 4 yabancı toplam 44 banka kalmıştı. Küçük bankalar sektörden çekilmiş, bankalar arasında birleşmeler daha da fazla sıklaşmaya başlamıştı. 1979’da en büyük dört banka olan İş Bankası, Ziraat Bankası, Yapı Kredi Bankası ve Akbank’ın toplam mevduat payı yüzde 66.7; İş Bankası’nın buradaki payı da yüzde 22.2’ydi.

İş Bankası’nın 3. genel müdürlük binası Ulus’ta açıldı. Asansör, mermer sütunlar, döşemeler, kış bahçesi, banyo odası, lüks ahşap mobilyaları ile dönemin en parıltılı mimari eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Sektör payı yüzde 40’a çıktı

Türkiye ekonomisinde 1960-80 arası dönemde en belirleyici etmen nüfus artışı ve artan nüfusun kentlerde yoğunlaşması oldu. 1960’ta 27 milyon olan nüfus 20 yılda neredeyse iki kat artarak 1980’de 50 milyona yaklaştı. Yıllık nüfus artış hızı ortalama yüzde 2.5’in üstündeydi. 1960’ta yüzde 30 olan kentsel nüfus oranı 1970’te yüzde 37’ye, 1980’de yüzde 45’e çıktı. Ulusal gelirin artış hızı da bu dönemde ortalama yüzde 7 oldu. Bazı yıllar yüzde 9-10 gibi çok yüksek oranlara ulaştı. Bu dönemde en yaygın şube ağına sahip olan banka İş Bankası’ydı. 1960’ta tüm bankalar sisteminde toplanan tasarruf mevduatında İş Bankası’nın payı yüzde 14’tü. 1963’te yüzde 22.6’ya çıktı. 1972’de bu oran yüzde 25 oldu. Sadece özel sektör bankalarına bakıldığında ise İş Bankası’nın payı yüzde 40’a yaklaşıyordu. İş Bankası aktiflerinin gayri safi milli hasıla içindeki payı 1944-60 arasında yüzde 4.6’yken 1960-70 arasında bu pay yüzde 5.6, 1971-80 aralığında ise yüzde 6.1’e çıktı. 1980’le yeni bir dönemece girildiğinde İş Bankası’nın sermayesi de 40 milyon lirayı bulmuştu.

80’lerde lider

1980 yılı sonunda bankanın toplam mevduat içindeki payı yüzde 20.5’ti. Yani toplam mevduatın beşte birine İş Bankası sahipti ve bu alanda bankalar arasında lider konumda bulunuyordu. Sermaye tutarı ve iştirak sayısı bakımından da İş Bankası banka ve holdingler arasında ilk sıradaydı. İş Bankası’nın 1980’de toplam 134 iştirakinin bilanço değeri 8 milyar 539 milyon lirayken en yakın takipçisi 47 iştirak ve 3 milyar 408 milyon lira seviyesindeydi. İş Bankası ayrıca bu 134 iştirakin 36’sında tek ya da asıl sorumlu pozisyonundaydı. İştiraklerin 1980’de 76.9 milyon dolarlık ihracat gelirleri teşvik politikalarının da etkisiyle bir yıl içinde 1981’de yüzde 147 artarak 190.4 milyon dolara ulaştı.

Yıl 1933, yer Ankara. Zamanın en gelişmiş makinesiyle tasarruf hesapları servisi.Dijitalleşme çağı

1980’ler farklı bir çağın habercisiydi. Banka, dinamiklerini de bu yeni çağa göre şekillendirme yoluna gitti.

1983 yılında Ankara’daki 6 şubede başlayan merkezi bilgisayar sistemi kurulumu, 1987’de 228 şubeye (şubelerin %25’i), 1988’de ise 375’e (şubelerin %39’u) çıkarıldı. 1993 yılında bankanın bütün şubeleri bilgisayar ağına dahil edilmiş vaziyette bulunuyordu. Bilgisayar sisteminin yanı sıra Türkiye, ATM’lerle 1987 yılında İş Bankası tarafından tanıştırıldı. O sene tek bir ATM’yle başlayan bankaya ait bankamatiklerin sayısı 1988’de 119’a, 1990’da 361’e, 1992’de 556’ya çıktı. 1997 itibarıyla İş Bankası ATM’lerinin sayısı 1000’i aşmıştı bile. 1996 senesi verilerine göre İş Bankası müşterileri, Türkiye’deki ortalama ATM kullanım oranını aştığı gibi, ABD ve İngiltere’deki ATM kullanım oranını da geçiyordu. 1990’dan itibaren ayrıca kredi kartı başvuruları kabul edilmeye başlandı. 1996’ya gelindiğinde 450 bin İş Bankası kredi kartı vardı. Değişen devir, şubeleşme anlayışını da dönüştürdü: 1989’a değin sürekli artarak ilerleyen ve 967’yi bulan şube sayısı, bu yıldan sonra dijitalleşmeyle düşüşe geçti ve 1999’da 852’ye dek indi.

En büyük özel banka

İki şubede 37 çalışanla yola çıkan İş Bankası, 2023’ün aralık ayında yayımladığı faaliyet raporuna göre 100 yıllık serüveninin vardığı noktada 21 bin 167 personel istihdam ediyor ve toplam 1066 şubeye sahip. 433 müşteriyle 1924’ü tamamlayan bankanın şimdi 24.3 milyon müşterisi bulunuyor ve 2 milyar 453 milyon lira aktif büyüklüğüyle Türkiye’nin en büyük özel bankası konumunda. İş Bankası, 2022’den 2023’e gelindiğinde özkaynaklarını yüzde 39.9, kredilerini yüzde 51.1 ve mevduatını da yüzde 78.5 arttırdı.

Bankanın halen 154 şirkette ortaklığı var ve bunların 119’unda yönetim yetkisine sahip. Türkiye’nin özel sermayeli ilk kalkınma ve yatırım bankası Türkiye Sınai Kalkınma Bankası bu iştiraklere ilk örnek… Aktif büyüklüğü 1.7 milyar euro olan İşbank Almanya, aktif büyüklüğü 166 milyon dolar olan İşbank Gürcistan, aktif büyüklüğü 327 milyon dolar olan İşbank Rusya, yurtdışında yapılan hamleler arasında. Halka açılan ilk bireysel emeklilik ve hayat sigortası şirketi olan ve 1990’da kurulan Anadolu Hayat Emeklilik’in aktif büyüklüğü 162.9 milyar lira seviyesinde.

Yatırımının yüzde 40’ı cam sanayisinde

Sigortacılık alanında bankanın yaptığı ilk atılım olan Anadolu Sigorta’nın ulaştığı aktif büyüklüğü 56.4 milyar lira. İş Leasing’in 48.4 milyar lira, 1929’dan beri faal Milli Reasürans’ın ise 73.1 milyar liralık aktif toplamı var. İş Faktoring’in aktif büyüklüğü 23.2 milyarken İş GYO’nun 31.2 milyar. İş Yatırım’ın aktif büyüklüğü 45.7 milyar lira. İş Portföy’ün yönettiği portföy büyüklüğü ise 338 milyar düzeyinde. Fakat bankanın iştiraklerinden belki de en önemlisi, yatırımlarının hala yüzde 40’ından fazlasını teşkil eden cam… 1935 yılında kurulan Şişecam, Türk cam sanayisinin kurucusu addedilebilir. Şirket 2023 yılında toplam satış gelirlerinin yüzde 64’ünü ihracat aracılığıyla elde etti ve 150’yi aşkın ülkeye 814 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 267.4 milyar liralık aktif büyüklüğe sahip. (GazeteOksijen, Baran Can Sayın)

NET TÜRK TV

Editör: Haber Merkezi