NET TÜRK TV

İsrail’in Lübnan’a yönelik hava saldırıları tam gaz devam ediyor… Bombalar Beyrut’ta patlıyor, canlar bir bir yitiriliyor. Şehrin üstünde ölüm uçakları dolaşırken, Lübnanlılar çareyi kaçmakta buluyor. Bugün İstanbul, acı dolu bir kalabalığı ağırlıyor. Savaşın tam ortasından kaçan yüzlerce Lübnanlı, ellerinde birkaç valiz, gözlerinde korku, kalplerinde belirsizlikle Türkiye’ye sığınıyor. Umutları, evlerine dönebilmek… Ama dönmek mümkün mü?

BEYRUT’TA YAŞAMAK DİYE BİR ŞEY YOK

İstanbul’a ayak basan Beyrutlu Aref Arhad, savaşın acı yüzünü en yakından görenlerden. Sarsılmış, yorgun ve yıkılmış bir sesle konuşuyor: “Lübnan’daki durum çok kötü, savaş dramatik bir şekilde tırmanıyor. Gece boyunca uçak seslerinden uyuyamıyoruz, sabaha kadar bombalar patlıyor. Beyrut’ta artık yaşamak diye bir şey yok.”

Arhad, birkaç gün içinde her şeyin düzelmesini umuyor, ama bu bir umuttan ibaret. Savaşın sona ereceğine dair bir işaret yok. Yine de diyor ki: “Durum iyileşirse, birkaç gün içinde Beyrut’a dönebilmeyi umuyoruz.” Dönerler mi? Savaşın böylesine derinleştiği bir yerde, geriye dönecek ne kaldı?

'BU STRESLE YAŞAMAK İSTEMİYORUZ'

Yalnız Aref değil, pek çok Lübnanlı aynı sorunun cevabını arıyor. Savaş nereye kadar gidecek? Bu işin sonu nerede bitecek? Lübnanlı gazeteci Lina Diab da o çaresizlikle Türkiye’ye gelenlerden. Yaşadığı bölge şu an güvenli, ama ne kadar daha? Kendisi, savaşın gölgesinde yaşamanın bir insanı nasıl erittiğini anlatıyor. İstanbul’a gelirken sadece birkaç parça eşyayla değil, koca bir stresle geldiğini söylüyor: “Bu stresle yaşamak istemiyoruz. İstanbul’a gelmeyi, biraz burada kalmayı, savaşın sonucunu buradan izlemeyi tercih ettim.”

Diab’ın temennisi de herkesinkiyle aynı: “Kısa süre içinde Lübnan’a geri döneriz.” Ama gerçekler umutları birer birer törpülüyor. Çünkü savaş sadece silahlarla değil, insanların ruhunda da büyük yaralar açıyor.

ALMANYA TAHLİYE BAŞLATTI: LÜBNAN KAYNIYOR

Yeşilada’nın Sert Düşüş Senaryosu Yeşilada’nın Sert Düşüş Senaryosu

Lübnan’da işler sadece Lübnanlılar için değil, orada bulunan yabancılar için de tehlikeli boyutlara ulaştı. Almanya, Lübnan’da yaşayan vatandaşlarını hızla tahliye etmeye başladı. Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları ortak bir açıklamayla, Lübnan’daki diplomatik personelin ailelerini, gerekli olmayan çalışanları ve tıbbi yardıma muhtaç Alman vatandaşlarını güvenli bir şekilde tahliye ettiklerini duyurdu. Bu bir uyarı mı? Yoksa daha kötüsü mü geliyor?

Almanlar Lübnan’dan kaçıyor. Almanya Dışişleri Bakanlığı, Lübnan’da kalan 1800 kayıtlı vatandaş için ticari uçuşlar ve diğer yollarla ülkeden çıkışlarına destek olacağını açıkladı. Aynı zamanda kriz seviyesini de artırdı. Büyükelçilik faaliyetleri devam ederken, tahliye süreci hız kazanıyor. Beyrut, artık bir savaş sahnesi. Lübnan, her gün daha derin bir karanlığa sürükleniyor.

İSRAİL’İN SALDIRILARI DURMUYOR: 1208 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ

İsrail, durmaksızın Lübnan’ı vuruyor. Sadece Hizbullah değil, tüm bir ülke hedefte. Kadın, çocuk demeden herkes savaşın kurbanı. Sadece son iki hafta içinde İsrail’in hava saldırılarında 1208 kişi hayatını kaybetti. Aralarında 104 çocuk, 194 kadın var. Bu rakamlar bile savaşın ne kadar kanlı olduğunu anlatmaya yetiyor. Ama daha da acısı, bu sadece başlangıç…

Hizbullah’la İsrail arasında 8 Ekim’den beri devam eden karşılıklı saldırılar, her iki ülkeyi de bir ölüm sarmalına sürüklüyor. Lübnan’ın güney kentleri, Bekaa Vadisi, Baalbek bölgeleri; hiçbir yer güvenli değil. İsrail, 23 Eylül’de düzenlediği yüzlerce hava saldırısıyla adeta Lübnan’ı yerle bir etti. Ama bununla da kalmadı. 27 Eylül’de İsrail’in hedefinde Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah vardı. Güney Beyrut’a düzenlenen saldırıda Nasrallah öldürüldü.

GERİYE NE KALDI?

Sorulacak soru belli… Geriye ne kaldı? Lübnan'da savaşın bitmesini bekleyen insanlar mı, yoksa savaşın ortasında kaybolmuş bir ülke mi? Her gün yeni canlar kaybedilirken, Lübnanlıların tek dileği, bu kâbusun son bulması. Ama ne zaman?

www.netturk.com.tr

Editör: Haber Merkezi