NET TÜRK TV

GERÇEK'HİKAYE - Hasan’la Zeynep, kasabanın en tanınmış çiftlerindendi. Orta yaşı biraz geçmiş ama bakınca gözlerinde hâlâ hayatın ışığı vardı. Eskisi gibi olmasa da arada birbirlerine bakar, göz kırparlardı. Yine de bu bakışların ardında bir boşluk vardı; yılların yüklediği bir boşluk, kimsenin göremediği, onların da kimseyle paylaşmadığı bir yalnızlık…

Bir gün Hasan durup düşündü. Bu işe bir çözüm bulması gerekiyordu. Aklına da bir şey gelmiyordu. Her şey çok pahalıydı ya da yakalanma ihtimalleri çok yüksekti. Sonra akıllara durgunluk verecek bir şey geldi aklına,  biraz şaşkındı ama denemeye karar verdi. İkisi de kendilerine güveniyorlardı, aşkları hâlâ sağlıklıydı. Hemen sabahın ilk ışıklarında, kasabanın tek doktoruna doğru yola koyuldular.

Seni çok sevdim! Seni çok sevdim!

Doktor Emin Bey, yılların tıp adamı. Kasabanın her derdine deva olmuş, kırk yıldır neredeyse her eve girmişti. Hasan’la Zeynep kapısını çalınca, rutin bir muayene bekliyordu. İkili ise kapıdan içeri girdikten sonra birbirine bakıp kısa bir selam verdikten sonra doktorun karşısına geçip, meseleyi anlattılar.

“Doktor Bey, bize yardım eder misiniz? Biz sevişirken bizi izler misiniz?

Emin Bey şaşırdı. Kırk yıldır duyduğu çok garip talepler vardı ama böylesine ilk defa rastlıyordu. Şaşkın bakışlarını saklamaya çalışarak başını salladı. “Peki” dedi. Hasan ve Zeynep yatağa uzandı. Kısacık bir sessizlik oldu. Doktor izlemeye başladı. Belki sorun hormonal, belki de fiziksel… Ama gözlemi bitirdiğinde bu durumun oldukça sağlıklı bir birliktelik olduğunu anladı.

“İkiniz de iyisiniz,” dedi Emin Bey. “Sorun yok. Ücret 100 dolar.”  Parayı verdiler ve çıkıp gittiler.

Ertesi hafta aynı saatlerde yeniden geldiler. Emin Bey, bu duruma iyiden iyiye şaşırmaya başlamıştı. Yeniden izledi, yine bir sorun bulamadı. Aynı fatura, aynı cevap: “100 dolar.” Üçüncü, dördüncü hafta derken bu ziyaretler haftalık rutin hale geldi.

Bir sabah, Emin Bey durumu sorgulamaya karar verdi. “Evlatlar, bana dürüstçe söyleyin; bu işte bir tuhaflık yok mu? Sıkıntınız ne, anlamadım.”

Hasan başını hafifçe eğdi, yüzünde hafif bir gülümsemeyle, Emin Bey’e biraz daha yaklaşıp açıkladı. “Doktor Bey,” dedi, “Zeynep’in kocası var, benim de karım. Onların yanına gidemiyoruz. Otele gidelim desek, Hilton 178 dolar, Sheraton 182 dolar istiyor. Burada ise 100 dolar ödüyoruz ve sigortamız bu 100 doların 85’ini bize geri ödüyor.”

Doktor Emin Bey, çaresizce bakakaldı. Ömründe ne hastalar görmüş, ne yaralar sarmıştı ama böylesi bir şey aklına bile gelmemişti. Devletin verdiği sağlık sigorta hizmeti, insanların sevişmesine bile destek olabiliyordu. Yıllardır emek verip, hastaları iyileştirmenin yollarını ararken, hayatın bambaşka köşelerinde ne ince hesapların yapıldığını anlamakta güçlük çekiyordu. Gözleri uzaklara daldı, içinden sadece şunu düşündü: Sigorta varsa, dert yok.

www.netturk.com.tr

Editör: Haber Merkezi