NET TÜRK TV

Güneri Cıvaoğlu... 85 yıl boyunca Türk basınına damga vurmuş, elini taşın altına koymaktan çekinmemiş bir isim. Sabaha karşı hayata gözlerini yumdu. Ama kimse “Cıvaoğlu gitti” diyemez. Çünkü ardında bıraktıklarıyla her köşe yazısında, her programında hala aramızda. Koca bir kariyer, ondan geriye kalan... Gazeteciliğin bittiği yerde Cıvaoğlu’nun mesleğe kattığı ilkeler başlıyor. Yani, “Cıvaoğlu öldü” demek, aslında yaşadığı yılları görmezden gelmek olur.

TÜRK BASINININ DUAYENİ Cıvaoğlu kim mi? 1939’da Ankara’da doğmuş, hukuk okumuş ama kader onu gazeteci yapmış. Genç yaşlarda Akis dergisinde başladığı meslek serüveni, kısa zamanda Türkiye’nin en saygın basın organlarında devam etmiş. TRT’nin ilk sabah haberlerinden tutun da Güneş ve Sabah gazetelerinin yönetim kademelerine kadar, hangi taşı kaldırsanız altında onun imzası var.

Yok, bu sadece bir “başarı hikayesi” değil! Bu hikaye, doğruların peşinden giden bir adamın hikayesi. Tercüman’da başladığı serüven, Milliyet’te başyazar koltuğuyla zirveye çıkmış olabilir. Ama o, gazeteciliği sadece köşe yazmaktan ibaret sanmadı. “Şeffaf Oda” programıyla ekranlarda da iz bıraktı. Cesareti, bilginin arkasındaki hakikati aramaktan geçti.

EKRANLARIN ŞEFFAF İSMİ Güneri Cıvaoğlu, televizyonu sadece bir gösteri alanı olarak görmedi. O, ekranların arkasına saklanan gerçekleri, Şeffaf Oda'da gün yüzüne çıkardı. Kanal D, FOX, TV8… Hepsinde aynı duruş, aynı tavır. “Durum” programıyla gündemi tartışırken, bilge bir gazeteci olarak hep soğukkanlıydı. Gösterişe yer vermedi, onun için medya şeffaf olmalıydı, dedikoduya yer yoktu.

GAZETECİLİK DERSİ VEREN BİR USTA Cıvaoğlu’nun ardında bıraktıkları sadece yazılar ve programlar değil. O, gazeteciliğin “tarafı” değil “tarafsız” olmayı öğretti. Bilgi Üniversitesi’nde ders verdiği öğrenciler onu, sadece bir hoca değil, bir mentör olarak hatırlayacak. O, sahada koşmanın, fikir üretmenin, kalem oynatmanın ne demek olduğunu bilen son gazetecilerdendi.

NE DEDİLER?

Onun ardından sadece meslektaşları değil, tüm Türkiye konuştu.

Uğur Dündar: "O, her sabah bir adım önde olan adamdı. Artık sabahlar onsuz geçecek."

Fatih Portakal: "Onunla aynı ekranda olmak bile bir şerefti. Televizyonculuk onsuz eksik kalacak."

Ece Üner: "Şeffaflık dersi aldığımız tek insandı. Artık bu camiada onun boşluğunu dolduracak kimse kalmadı."

NET TÜRK TV : "Güneri Cıvaoğlu, gazetecilik ilkelerinin kitabını yazdı, ama bu kitap bitmedi. O, her sabah köşesinde, her akşam ekranlarda aramızda olacak. Cıvaoğlu, basının duayeni olarak tarihe geçti. Ve biz gazeteciler, onu asla unutmayacağız.

Tabii ki, televizyon dünyası ve gazetecilik bu kayıpla sarsıldı ama bir gerçek var ki, onun izi hâlâ ekranlarda, hâlâ sayfalarda. Televizyonun en "şeffaf" yüzü, gazeteciliğin en sağlam kalemi... Hoşça kal Güneri Cıvaoğlu!

Son bir not: Kim ne derse desin, bu memleket Güneri Cıvaoğlu gibi bir gazeteciyi kolay yetiştirmez!

DİK DURAN BİR TARAFSIZLIK

Türk basınında "Güneri Cıvaoğlu gazeteciliği" dendiğinde akla ilk gelen şey, objektiflik ve bilgiye dayalı sağlam bir duruş olur. Cıvaoğlu, mesleğinde sadece haber aktarmakla yetinmeyip, her zaman olayların derinine inen bir gazeteciydi. Onun gazeteciliği, gerçeği olduğu gibi aktarma yeteneğine dayanan bir miras bıraktı. Ama bu basit bir tarafsızlık değildi. Cıvaoğlu, her şeyi apaçık bir şeffaflıkla ortaya koyarken, göz ardı edilenin peşinden gitmeyi, fark edilmeyeni öne çıkarmayı başardı.

TARAFSIZ AMA GÖZÜ AÇIK

Cıvaoğlu, Türk basınındaki birçok gazetecinin aksine, tarafsızlık kavramını sadece bir "etik kural" olarak ele almadı. Tarafsızlık onun için bir sorumluluktu. Gerçekleri sadece bir cepheden görmekle yetinmedi, her açıdan ele aldı. Bu yüzden onun gazeteciliği, kimseye yaranmak ya da belirli bir kitleyi memnun etmek amacı taşımadı. Bilgiye ulaşma konusundaki titizliği, onu daima bir adım öne çıkardı.

Güneri Cıvaoğlu, olayları değerlendirdiğinde her iki tarafa da eşit mesafede duran bir anlayışı benimserdi. Ancak bu mesafe, yanlışın yanında durmamak anlamına da geliyordu. Eğer bir yerde adaletsizlik ya da haksızlık varsa, tarafsız olmak adına sessiz kalmadı. Cıvaoğlu, kalemiyle her zaman gerçeğin tarafını seçti.

TECRÜBE VE BİLGİ

Cıvaoğlu'nun gazetecilik anlayışında bilgi en büyük güçtü. Hukuk fakültesi mezunu olan Cıvaoğlu, bu altyapısını gazetecilikle birleştirerek her zaman detaylara hakim olmayı bildi. Onun haberlerinin veya yazılarının hiçbir zaman yüzeysel olmaması, işte bu derin bilgi birikiminden geliyordu. Haberi yapmadan önce defalarca araştırma yapar, farklı kaynaklardan bilgi toplar ve sonunda herkesin göremediği o küçük ama önemli detayları yakalardı.

ŞEFFAF MEDYA

Cıvaoğlu, gazeteciliğiyle olduğu kadar televizyonculuğuyla da iz bırakan bir isimdi. Özellikle "Şeffaf Oda" programıyla, ekranda samimiyet ve açıklığı izleyicilere sundu. Bu programın adı, aslında onun medya anlayışını da özetliyordu. Cıvaoğlu için medya, halkı bilgilendiren şeffaf bir platformdu. Bilginin ve gerçeklerin gizli kalmasını asla kabul etmedi. Gazeteciliği, her daim şeffaf ve dürüst olmanın bir örneği oldu.

SİSTEMİN ÜZERİNDE 

Güneri Cıvaoğlu, kariyerinde hangi medya kuruluşunda çalışırsa çalışsın, hep bağımsız kaldı. Sistem içinde kaybolup gitmedi. Ona göre gazetecilik, sistemi eleştirmek ve topluma gerçekleri anlatmak için vardı. Bu yüzden gücün, iktidarın ya da belirli grupların baskısına boyun eğmedi. Dürüstlük ve bağımsızlık, onun gazetecilik kariyerindeki en büyük kılavuzlar oldu.

GENÇLER İÇİN BİR REHBER

Cıvaoğlu’nun gazeteciliği, sadece kendi dönemine damga vurmadı, genç gazetecilere de ilham oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gazetecilik dersi verirken bile hep şu mesajı verdi: "Gazetecilik, sadece haber yazmak değildir. Gazetecilik, toplumu aydınlatma ve bilgiyle donatma mesleğidir." Onun öğrencileri, sahada nasıl çalışmaları gerektiğini ondan öğrenerek mesleğe adım attılar.

CIVAOĞLU'NUN GAZETECİLİĞİ

> Tarafsız ama duyarlı: Yanlışa göz yummayan, toplumsal hassasiyetleri göz ardı etmeyen bir tarafsızlık anlayışı.

> Bilgiye dayalı derinlemesine araştırma: Her yazısında, köşesinde ya da televizyon programında bilgiye dayanan titizlik.

> Şeffaflık ve dürüstlük: Medyada gizli kalmış her konuyu aydınlatma tutkusu.

> Bağımsız duruş: Güç odaklarına boyun eğmeyen bir özgüven.

> Mesleki sorumluluk: Genç gazetecilere rehberlik eden, onlara doğru gazeteciliğin temellerini öğreten bir mentor.

"Güneri Cıvaoğlu gazeteciliği", aslında Türk basını için bir ders niteliğinde. O, her zaman gerçeğin peşinden gitmiş, bilgiyi ve şeffaflığı gazeteciliğin temeline yerleştirmiş bir duayendi. Bugün hala onun mirasını sürdüren gazeteciler var, ama Güneri Cıvaoğlu gibi bir isim, bu meslekten kolay kolay gelmez. Onun bıraktığı iz, Türkiye’de gazeteciliğin ne kadar güçlü ve etkili olabileceğini hatırlatıyor.

AYKIRI BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ

Güneri Cıvaoğlu, genellikle mesleki duruşu, tarafsız gazeteciliği ve bilgiye dayalı gazetecilik anlayışıyla bilinir. Ancak, bu sakin ve profesyonel dış görünümün ardında, oldukça renkli ve aykırı bir kişiliğe sahip olduğu bilinir. Onun bu özellikleri, çoğu zaman medyadaki ağırbaşlı duruşu ve saygın kariyeri nedeniyle arka planda kalmıştır. İşte Cıvaoğlu'nun daha az bilinen aykırı ve renkli yönlerine dair bazı izlenimler:

Sessizce değişen binlerce yaşam Sessizce değişen binlerce yaşam

SANATA VE HAYATA DERİN İLGİSİ

Güneri Cıvaoğlu, gazetecilik kariyerinin yanı sıra sanata ve kültüre derin bir ilgi duyan biriydi. Resimden müziğe, tiyatrodan edebiyata kadar birçok farklı sanatsal alanda bilgiliydi. Bu ilgisi, onun sosyal çevresinde daha "bohem" bir kişilik olarak tanınmasına neden olmuştu. Kendi özel yaşamında sanatçılarla yakın dostluklar kurar, sanat sohbetlerinde fikir alışverişlerinde bulunurdu. Cıvaoğlu, meslek dışındaki bu "sanatçı ruhu" ile aslında medyanın dışında da oldukça renkli bir yaşama sahipti.

YENİLİKÇİ YAKLAŞIM

Televizyon programlarında daima yenilikçi ve cesur bir duruş sergilemiş, belki de birçok kişinin denemeye cesaret edemediği formatlara imza atmıştır. “Şeffaf Oda” programı, bu yenilikçi yaklaşımın bir ürünüdür. Odağında konuklarının özel hayatlarına dair samimi anekdotlar, yaşama dair derinlikli sohbetler yer alırken, aynı zamanda farklı bir sunum tarzı ortaya koymuştur. Onun televizyonculuğu, sadece gündemi değerlendiren bir format değildi; o, daha çok insanları anlamaya çalışan ve hayatın içindeki renkleri ortaya çıkarmayı hedefleyen bir anlayışa sahipti.

MİZAHİ KARAKTER

Cıvaoğlu, özellikle yakın çevresinde son derece mizahi bir kişiliğe sahipti. Ciddi ve mesafeli görünse de, onunla birebir ilişkide bulunanlar, keskin bir zekaya sahip olduğunu ve bu zekayı esprili bir dille harmanladığını bilirlerdi. Kendi yaşamını ve mesleğini sorgulayan, olaylara mizahi bir bakış açısıyla yaklaşan bir yapısı vardı. Gazeteciliğin getirdiği tüm stres ve baskılara rağmen, çevresindekilere karşı hep sıcak, dostça ve esprili bir tutum sergilerdi.

AYKIRI TAVIRLAR

Cıvaoğlu, genel olarak basının "duayen" olarak tanımladığı ağırbaşlı, ciddi bir gazeteci figürü olarak algılansa da, özel hayatında renkli bir sosyal çevreye sahipti. Kimi zaman gazeteciliğin getirdiği monotonluğu sanat, kültür ve dost çevresiyle bozan biri olarak bilinirdi. Onun aykırı kişiliği, tam da bu dengeyi kurabilmesinde yatıyordu. Bir yanda Türkiye’nin en köklü gazetelerinde köşe yazarlığı yaparken, diğer yanda bohem bir yaşam tarzını benimseyen insanlarla vakit geçirir, sanatçılarla derin sohbetlere dalardı.

YAŞAM TUTKUSU

Onun gazetecilik dışında, yaşamı dolu dolu yaşama tutkusu da aykırı taraflarından biridir. Gazetecilik mesleğine olan tutkusunun yanı sıra, hayatın tadını çıkarmayı da bilirdi. Tatillere çıkmayı, yeni yerler keşfetmeyi, farklı kültürlerle tanışmayı seven biriydi. Bu merak ve yaşam sevinci, meslek yaşamında da kendini gösterir; kaleme aldığı yazılarda yaşamın derinliklerine inen bakış açısını yansıtırdı. Hayata karşı olan bu meraklı ve enerjik tavrı, gazeteciliğinde de fark yaratmasını sağlayan önemli bir unsurdu.

İDEALLERİNE SADIK AMA ÖZGÜN

Güneri Cıvaoğlu’nun aykırılığı, aslında onun ideallerine olan sadakatinden de kaynaklanıyordu. Gazetecilik mesleğine olan bağlılığı, onu her zaman belirli sınırlar içinde tutmuş olabilir. Ancak bu sınırların içinde bile kendine has bir özgünlük yaratmayı başarmıştı. Onun gibi herkesin aynı doğruları savunduğu bir dönemde bile, farklı açılardan bakmayı bilmiş ve bu yönüyle aykırı bir duruş sergilemiştir.

Sonuç olarak, Güneri Cıvaoğlu’nun renkli kişiliği ve aykırı yaşamı, dışarıdan bakıldığında her zaman görünmeyen ama onu tanıyanların asla unutamayacağı bir yönüydü. Basındaki ciddi, ağırbaşlı duruşunun ardında, hayatı seven, sanatla iç içe yaşayan ve toplumsal normlara uymak yerine kendi doğrularıyla hareket eden bir karakter vardı. Bu yüzden, onu sadece bir gazeteci olarak değil, yaşamı dolu dolu yaşayan bir entelektüel olarak hatırlamak gerekir.

www.netturk.com.tr

Editör: Haber Merkezi