Hazine ve Maliye Bakanlığı, Covid-19 salgını nedeniyle vergi gelirlerindeki düşüşü ilave gümrük vergileri ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışları ile telafi edemeyeceğini gördü.
Bakanlık bürokratları şu anda harıl harıl Tansu Çiller Hükümeti döneminde çıkarılan “3986 sayılı Ekonomik Denge İçin Yeni Vergiler İhdası Hakkında Kanun”u bugüne uyarlamaya çalışıyor. Kanunun bugüne uyarlanmış hali, haziran ayı içinde yasa teklifi olarak Meclis'e getirilecek ve yasalaşacak.
Yazımın ilerleyen satırlarında kapsam ile ilgili sizlere ayrıntılı bilgi vereceğim. Salgın nedeniyle düşen talep ve arz, işsiz kalan insanlar ile birlikte ekonomik faaliyetlerin asgariye inmesi ve beraberinde vergi gelirlerinde yaşanan ciddi tahakkuk ve tahsilat sorunlarını aşmak için; hep başvurulan ÖTV ve Katma Değer Vergisi (KDV) artışından zorunlu olarak vazgeçilip bu noktaya gelinmesini normal karşılıyorum. Vergi gelirlerindeki kayıp o kadar büyük ki, talep azalması karşısında, tüketim vergilerini artırmak ve ilave vergi geliri elde etmek mümkün değil.
Aldığım bilgilere göre; virüsün etkilerini ortadan kaldırmak için, 1994 yılında çıkarılan yasada yer alan ekonomik denge vergisi, ek gayrimenkul vergisi ve ek motorlu taşıtlar vergisi teklifin içinde henüz yer almıyor ama yer alması kuvvetle muhtemel. Ancak benim anladığım, haziran ayında Meclis'e getirilecek olan yasa teklifinde en büyük gelir Net Aktif Vergisi'nden olacak.
TÜKETİM VERGİLERİ İLE ANCAK BURAYA KADAR
Bu köşede yıllardır hep dile getirdiğim hususu bir kez daha anımsatmak istiyorum. Türk vergi sistemi, adaletsiz dolaylı vergiler üzerine kurulu, gelir ve kurumlar vergisi almayıp tüketim vergileri ile durumu idare etmeye çalışan bir sistem.
Son yıllarda bu sistem zaten yolun sonuna gelmişti. 2019 yılı bütçe sonuçlarına göre, ilk kez vergi gelirleri bütçe gelirleri içinde oran olarak yüzde 80'in altında gerçekleşmiş, KDV ve ÖTV tahakkuku da geçmiş yıllardaki performansından çok uzakta kalmıştı.
Maliye Bakanlığı'nın kapsamlı bir af ve yapılandırma düzenlemesi çıkarmak yerine, ilk planda bir defaya mahsus (şimdilik) bu tür bir düzenlemeye ihtiyaç duyması; salgının ekonomik etkileriyle, ekonomik krizin etkilerinin birlikte zirve yaptığını göstermektedir.
Allah milletimizin yardımcısı olsun…
NET AKTİF VERGİSİ NEDİR?
Hafızalarımızı tazelemek anlamında, Net Aktif Vergisi'nin (NAV) mükellefleri, bilanço veya işletme hesapları esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri ve serbest meslek erbapları olacaktır. Bu kişi veya kurumların 2019 yılı hesap dönemi sonu itibarıyla bilançolarında yer alan net aktifleri veya envanter ve amortisman kayıtlarında yer alan varlıkları ile 2019 yılı hesap dönemi gayri safi hasılatları, bu verginin hesabında esas alınacaktır. Dar mükellef gerçek kişi veya kurumların Türkiye'deki işletmelerine ait bilançoları veya gayri safi hasılatları da bu vergiye tabi tutulacaktır. Adi ortaklık, adi komandit şirket veya kollektif şirketin net aktif vergisi bu ortaklık ve şirketlerce ödenecektir.
NAV oranı, net aktif değerler üzerinden %5, gayri safi hasılat üzerinden serbest meslek erbabında %5, diğer mükelleflerde %1 olarak öngörülmektedir. Bu oranlar varlıkların net değeri veya gayri safi hasılata uygulanarak bulunan tutarlardan yüksek olanı verginin tarhına esas kabul edilecektir. Ancak bu vergi, beyan edilen matrahlar ne olursa olsun, 20.000 TL'den az olamayacaktır. BSMV mükellefleri ile özel finans kurumlarında bu vergi, bunların yalnızca net aktifleri üzerinden hesaplanacak. Bu hesaplamada bankaların, sigorta şirketlerinin ve özel finans kurumlarının net aktif değerlerinin 1/2'si esas alınacak. NAV beyanı, tarhı ve ödenmesi kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde verilecek beyannamelerde (gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bağlı oldukları vergi dairesine, adi ortaklık, adi komandit şirket ve kollektif şirketler ise KDV bakımından bağlı oldukları vergi dairesine) beyan edilecek ve 4 eşit taksitte ödenecektir.