ANALİZ'HABER - Ece Temelkuran’ın “Elde Kalan Cumhuriyet” yazısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş idealinden günümüze dek olan serüvenini ele alıyor. Temelkuran, “Biz borçlu büyütüldük” cümlesiyle söze başlıyor ve Cumhuriyet çocuklarının sırtına yüklenen halka, ülkeye hizmet borcunu hatırlatıyor. Bu borç, bir öğretmen çocuğu olmanın ötesinde, tüm 'Cumhuriyet çocuklarının omuzlarına işlenmiş bir ideal'dir. Zalimlerin elinden halkı kurtarma inancı, laik ve demokratik bir toplum yaratma ideali, çocuk yaşta içimize nakşedildi. Ancak bu borçluluk duygusunun Cumhuriyet ile birlikte nasıl değiştiğini ve savrulduğunu bugün daha acı bir şekilde hissediyoruz.
CUMHURİYET: BAHTSIZ COĞRAFYADA BİR UMUT
Temelkuran, Cumhuriyet’i, bahtsız bir coğrafyada kürekleri akıntıya karşı çekme inadına benzetiyor. Türkiye Cumhuriyeti, küllerinden doğan bir imparatorluğun ardından yükselen bir özgürlük, bağımsızlık ve eşitlik umudu taşıyordu. 'Cumhuriyet, zalime karşı direnen ve kimsesizlerin yalnız kalmayacağı bir düzenin vaadi'dir. Ancak bugün 101 yaşında olan bu Cumhuriyet, kuruluş ideallerinden ne kadar uzaklaştı? Cumhuriyet, 101. yılına tedirgin bir soru işaretiyle giriryor: Acaba bu hayal, bu miras ayakta kalabilecek mi? Elde kalan Cumhuriyet, gerçekçi bir umut mu yoksa hüzünle dolu bir anı mı?
ECE TEMELKURAN
"...
Türkiye Cumhuriyeti bir hayal. Kürekleri akıntıya karşı çekme fikri. Bahtsız bir coğrafya, kavga dövüş bile olsa hep beraber yaşama hayali. “Bu ülke bir insan hızarıdır çocuğum” desen bile yine de ve yeniden borçlu çocuklar büyütme niyeti. Hazin bir şey var bu hayalde, efkârlı bir şey. Ama yine de ne bileyim, güzel bir şey var, çok derinden güzel bir şey.
..."
NESİLDEN NESİLE GEÇEN BİR MÜCADELE RUHU
Ece Temelkuran’ın anneannesi Nevin Dağlı, Cumhuriyet’in ilk çocuklarından. Çerkez kökenli, yoksul bir istasyon şefinin kızı olarak yetişen Nevin, hızlı bir eğitimle Ege’nin bir köyüne öğretmen olarak gönderildi. O dönemde Cumhuriyet’in inşa sürecinde önemli bir figür olan anneannesi, halkı aydınlatma ve Cumhuriyet değerlerini yayma görevini üstlenmiş bir Cumhuriyet kadınıydı. Temelkuran’ın aktardığı gibi, anneannesinin eğitim alanındaki bu adanmışlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kuşağının Cumhuriyet’e nasıl bir bağlılığı olduğunu gösteriyor. O kuşak, idealizmiyle ve inancıyla Cumhuriyet’in temellerini attı.
Anneannesinin bu mücadele ruhu, Temelkuran’ın annesi Lale Hanım’a da geçmiş. Lale Hanım, uzun yıllar resim öğretmenliği yapmış ve Cumhuriyet değerlerini öğrencilerine aktarmış bir kadın. Ancak o dönemin Türkiye’sinde, Cumhuriyet ideallerini yaşatmaya çalışan öğretmenlerin mücadelesi hiç de kolay değildi. 1980’li yıllarda annesinin yaptığı Atatürk köşesinde yer alan “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirme sözleri dahi, dönemin baskıcı ve şüpheci tavrına takılmış; “Bu harfler orak çekiç gibi duruyor” eleştirisiyle karşı karşıya kalmış.
GURBETTE BİR CUMHURİYET NESLİ
Bugün Temelkuran ve kardeşi İnan, Cumhuriyet’in üçüncü nesli olarak Türkiye dışında yaşıyor. Temelkuran, Cumhuriyet’in “Giderlerse gitsinler” söylemiyle adeta kendi evlatlarını ülke dışına ittiğini ifade ediyor. Temelkuran ve binlerce Cumhuriyet çocuğu, bugün geri dönmeye davet edilmeksizin, ülkesinden uzaklarda kendilerine bir gelecek aramaya çalışıyor. Yurtdışında “yabancılar şubesinde” sırada bekleyen bu nesil, ülkelerinden kopmuş ve Cumhuriyet projesinin “üretim hatası” gibi hissettirilmiş bir grup haline gelmiş durumda. Dışarıda yaşayan sadece Temelkuran ve kardeşi değil; Türkiye’den göç eden binlerce genç, Cumhuriyet’e bağlılıkları ve gelecek umutları ile bir gün geri çağrılacakları umuduyla beklemekte.
CUMHURİYET KİMLERİN ELİNDE?
Temelkuran’ın yazısı, Cumhuriyet’in bugün kimlerin elinde olduğunu da sorguluyor. Yurt içinde kalan milyonlarca Cumhuriyet çocuğu, kendi ülkelerinde “yersiz yurtsuz” olarak görülmekte. Her fırsatta Cumhuriyet’in kendilerine ait olmadığı hissettirilmekte, “Gitmek isteyen gitsin” söylemiyle ötekileştirilmekteler. Cumhuriyet’in gerçek mirasçısı olan bu kuşak, bugün kendilerini dışlanmış ve hor görülmüş hissediyor.
BORÇLULUK DUYGUSUYLA BÜYÜYEN BİR NESİL
Cumhuriyet çocukları, halka, ülkeye ve insana borçlu oldukları hissiyle büyüdü. Temelkuran, “Bu ülke bizi vergileriyle okuttu” fikrinin ötesinde, çok daha derin bir borçluluk duygusu ile yetiştirildiklerini söylüyor. Coğrafyanın kaderini değiştirme ideali, içlerinde güçlü bir sorumluluk duygusu oluşturmuş. Ancak bugünün yöneticileri, bu borçluluk hissini taşımaktan uzak; ne işçilerin ölümü, ne çocukların açlığı, ne de gençlerin ülkeden göç etmesi onları etkiliyor. Cumhuriyet çocukları, her şeye rağmen, bu borçluluk duygusuyla yaşamaya devam ediyor; kendilerini feda etmeye hazır bekliyorlar.
YÜZYILLIK BİR RÜYA: HÜZÜNLÜ AMA GÜZEL
Temelkuran’ın yazısında, Cumhuriyet’in yüz yıllık bir rüya olduğunu ve bu rüyanın sürekli bir mücadele anlamına geldiğini görüyoruz. Ece Temelkuran için Cumhuriyet, “kürekleri akıntıya karşı çekme” fikridir. Bir insan hızarına benzeyen bu ülke, her şeye rağmen içlerinde bir umutla yaşayan insanlar için hala güzel bir şey ifade ediyor. Cumhuriyet’in 101. yılına girerken, Temelkuran, hayalin değerine inanıyor ve ona bağlı kalmaya devam ediyor. Bu mirasın her şeye rağmen, çok derinden gelen bir güzelliği olduğunu söylüyor.
CUMHURİYETİN KALAN MİRASI
Cumhuriyet’in yüzüncü yılına yaklaşırken, geriye kalan en büyük mirasın Cumhuriyet olduğunu söylemek, aslında Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve toplumsal anlamda neleri kaybettiğine dair geniş bir özet sunuyor. İşte Cumhuriyet yolunda veya onun yaşatılması adına kaybedilen bazı değerler ve semboller:
Osmanlı İmparatorluğu ve Monarşi : Cumhuriyet’in kurulması, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve monarşinin sona ermesiyle mümkün oldu. Bu, bin yıllık bir imparatorluk düzeninin, hanedan sisteminin ve geleneksel yönetim yapısının sona ermesi anlamına geliyordu. Bu değişim, eski yapıya ait kültürel, sanatsal ve mimari birçok değerin de yitirilmesine neden oldu.
İmparatorluk Kimliği ve Çok Ulusluluk: Osmanlı, farklı etnik kökenleri, dinleri ve kültürleri bir arada tutan bir imparatorluktu. Cumhuriyet, tek bir ulusal kimlik inşa etmeyi amaçladığından, farklı milletlerin kendilerini ifade etme biçimleri de zamanla törpülendi. Bu süreçte, çok kültürlü ve çok dinli bir toplum yapısı yerini daha homojen bir kimlik anlayışına bıraktı.
Geleneksel Eğitim Sistemleri ve Medrese Kültürü: Cumhuriyet ile birlikte modern eğitim kurumları ön plana çıktı ve medreseler kapatıldı. Modern bilimi ve laik eğitimi esas alan bu yeni sistem, medrese temelli geleneksel eğitimi sona erdirdi. Bu, dinin toplumdaki rolünde ve halkın eğitim sürecinde köklü bir değişime yol açtı.
Osmanlı Alfabesi ve Dil Reformu: Cumhuriyet, Latin alfabesini kabul ederek Osmanlı alfabesini terk etti ve bu da toplumun tarihi metinlerle olan bağını kopardı. Dilin sadeleştirilmesi ve yenilenmesi, halkı Osmanlı kültüründen uzaklaştırırken, eski yazı ile yazılmış edebi eserler, belgeler ve tarihsel miras büyük oranda erişilmez hale geldi.
Toplumsal Sınıflar ve Saray Hayatı: Cumhuriyet, eşitlik idealiyle hareket ederek, Osmanlı dönemi saray yaşamını, aristokrat sınıfları ve bu sınıfların kültürünü sona erdirdi. Aristokrasiye dayalı bir toplumsal yapının yerini, daha halkçı ve sınıfsız bir topluma bırakma çabası aldı. Ancak bu geçişte, o döneme özgü birçok sanat, müzik ve edebi değer kayboldu.
Köklü İslami Gelenek ve Yaşam Tarzları: Cumhuriyet, laikliği esas aldığı için, toplumun gündelik yaşantısında da dini etkileri geriletti. Cumhuriyet öncesinde gündelik hayatın bir parçası olan dini ritüeller, simgeler ve yasalar bir anlamda kamusal alandan çekildi. Bu, modernleşme çabasının bir parçası olsa da toplumda derin bir dönüşümü ve bazı kesimlerde kimlik kaybını beraberinde getirdi.
Eski Mahalle Kültürü ve Geleneksel Dayanışma: Cumhuriyet dönemiyle birlikte büyükşehirleşme ve sanayileşme hız kazandı. Bu süreçte geleneksel mahalle yaşamı ve komşuluk ilişkileri azaldı, modern şehir yapıları içinde geleneksel dayanışma ve yardımlaşma kültürü eridi. Bu da toplumun daha bireyselci bir yapıya geçmesine yol açtı.
Anadolu’daki Farklı Halk Müziği ve Folklorik Zenginlik: Cumhuriyet, sanatı modernleştirip Batılı unsurlarla harmanlamaya çalışırken, Anadolu’nun çeşitli halk müzikleri, geleneksel dansları ve kültürel motifleri modernize edildi. Bu durum, köylerdeki geleneksel sanat ve halk müziği birikiminin kaybına yol açtı.
Cumhuriyet Neslinin Yurtdışına Savruluşu: Günümüzde, Cumhuriyet ideallerini içselleştiren ve bu kültürle büyüyen genç nesiller, çeşitli nedenlerle yurtdışına göç ediyor. Bu süreç, Cumhuriyet’in en temel ilkelerini sahiplenen nesillerin yurtdışında bir aidiyet arayışına girmesine, Türkiye’nin ise eğitimli insan kaynağını yitirmesine neden oldu.
Sosyal Adalet ve Laiklik Mücadelesi: Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından biri olan laiklik ve sosyal adalet kavramları, yıllar içerisinde zayıfladı. Bu kayıplar, Cumhuriyet’in kuruluş ideallerinden uzaklaşmaya ve Türkiye’de toplumsal adalet arayışının sekteye uğramasına yol açtı.
Cumhuriyet’in Kalan Mirası: Bütün bu kayıplara rağmen, Cumhuriyet hala Türkiye’nin laiklik, eşitlik ve özgürlük ideallerini simgeliyor. Kimi zaman zorlanarak da olsa bu miras, modern Türkiye’nin ana ilkeleri olarak hayatta kalmaya devam ediyor. Toplumda derin kök salan Cumhuriyet’in değerleri, yeni nesillere farklı şekillerde ilham olmaya devam ediyor.
Cumhuriyet, çok şey kaybedilmesine rağmen ayakta kalan ve Türkiye’nin temellerini oluşturan bir miras olarak geçmişe, bugüne ve yarına meydan okuyan bir ideali temsil ediyor.
KİM KİMDİR?
Ece Temelkuran, Türk gazeteci, yazar ve düşünürdür. 22 Temmuz 1973’te İzmir’de doğdu ve hukuk eğitimi alarak Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ancak kariyerine hukuk alanında değil, gazetecilikte devam etti. Temelkuran, toplumsal olaylara duyarlı bakış açısı ve keskin kalemiyle kısa sürede Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden biri haline geldi.
Gazetecilik Kariyeri: Ece Temelkuran, Türkiye’de Milliyet ve Cumhuriyet gibi önemli gazetelerde köşe yazarlığı yaparak tanındı. Yazılarında sıklıkla siyasi ve toplumsal meselelere odaklanan Temelkuran, Kürt sorunu, kadın hakları, demokrasi ve ifade özgürlüğü gibi konuları ele aldı. Gazetecilikteki cesur tavrı nedeniyle zaman zaman baskılara maruz kalsa da yazılarında eleştirel tutumunu korudu.
Yazar ve Düşünür Kimliği: Gazeteciliğin yanı sıra roman, deneme ve araştırma kitapları kaleme alan Temelkuran, hem Türk hem de uluslararası okuyucular arasında geniş bir kitleye ulaştı. En bilinen eserleri arasında “Muz Sesleri”, “Düğümlere Üfleyen Kadınlar”, “Devir” ve “İyilik Güzellik” gibi romanları ve denemeleri bulunur. Kitaplarında da toplumsal konulara derinlemesine eğilen Temelkuran, özellikle kadın kimliği, kültürler arası çatışma ve Orta Doğu’daki politik meseleleri işledi. Eserleri pek çok dile çevrilen yazar, küresel çapta tanınan bir figür haline geldi.
Uluslararası Başarılar ve Ödüller: Temelkuran, Türkiye’deki siyasi duruma ve demokrasi sorunlarına dair düşüncelerini uluslararası platformlarda da dile getirdi. Özellikle İngiltere ve Amerika’da yayımlanan makale ve kitapları ile tanınırlığını artırdı. “How to Lose a Country: The 7 Steps from Democracy to Dictatorship” adlı kitabı dünya çapında ses getirdi; bu eserde demokrasi yitimini ele alarak bir ülkenin nasıl otoriter bir yapıya sürüklendiğini analiz etti.
Temelkuran’ın Çalışmalarında Öne Çıkan Temalar: Ece Temelkuran’ın eserlerinde sıkça işlediği konular arasında; toplumsal adalet, insan hakları, özgürlükler, demokrasi, kadın hakları ve sosyal eşitsizlikler gibi evrensel temalar öne çıkar. Ayrıca Türkiye’nin modernleşme serüveni, kimlik sorunları ve Türkiye’nin Doğu ile Batı arasındaki konumu da onun yazılarında dikkat çeken unsurlardır.
Günümüzdeki Rolü ve Etkisi: Ece Temelkuran, Türkiye’de giderek daralan ifade özgürlüğü ortamında yurtdışına taşınarak yazılarını daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaştırmaya başladı. Çalışmalarını ve görüşlerini uluslararası mecralarda paylaşmaya devam eden Temelkuran, Türkiye’de ve dünyada demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularında etkili bir düşünce lideri olmaya devam ediyor. Ece Temelkuran, cesur ve etkileyici anlatımıyla günümüz Türkiye’sinin eleştirel bir sesi olarak öne çıkmaktadır.