NET TÜRK TV / YAZI'YORUM

SEVGİNİN GÜCÜ

Sevgi biz insanoğlunun ruhuna açan bir güneş adeta. Gücümüze güç katan, umudumuzu taze tutan… Hayatın bize uzattığı bir zeytin dalı adeta. Tutundukça hiç bırakmak istemediğimiz. Sevgi insana ne kadar olağanüstü duygular katıyor, bundan örnekler vermek istiyorum bu yazımda.

Geçen bir hasta ameliyat ettim. 70’li yaşlarda bir babamız. Mardin’den geldi. Felç geçirmiş, göz kapağı düşmüş, konuşamıyor. Evlatları o kadar yol kat ederek getirmişler babalarını. Ameliyat ettik biz de. Sekiz tane oğlu iki de kızı var. Babalarının gözlerinin içine bakıyorlar, başında pervane gibi dönüyorlar. Belli ki babalarını çok seviyorlar. Yüzlerinde endişe, üzgün ve mutsuzdular ama umutluydular. Geçen kontrole geldiler ailecek. Tanıyamadım… Takım elbise giymiş babamız, yüzü gülüyor. Çocuklarının gözlerindeki endişe gitmiş. Biz ameliyatla üzerimize düşen görevi yaptık ama evlatları daha önemli bir vazifeyi devraldılar bizden. Babalarına çok iyi bakmışlar belli ki. Sevgi en büyük şifası olmuş bu adamcağızın. Onları öyle görünce aklıma rahmetli İsmet eniştem geldi. Teyzemiz eşiydi polis memuruydu. Kansere yakalandı, genç yaşta çok acılar çekti. Son zamanlarını hatırlıyorum. Kan kusuyordu ama o adamcağızın yüzünden gülümseme hiç eksik olmadı son nefesine kadar. Çocukları henüz küçük olduğu için onlar korkmasın ve üzülmesin diye acı çekerek gülümsemeyi öğrenmişti. “Ben iyiyim daha da iyi olacağım, beni merak etmeyin” der dururdu. 42 yaşında da vefat etti. Onun o halleri beni inanılmaz etkilemişti o dönem. Gösterdiği direnç taktire şayandı. Evlat sevgisi ona dayanma gücü verdi son ana kadar. O kadar acıya gülümseyerek meydan okudu bu sevgi sayesinde.

Aynı şeyi babamda da yaşadım. Çok ıstırap çekti o da. Ama benden hep gizlemeye çalıştı çektiği acıyı. O dönemde Çapa’da asistandım. Bu yüzden hemen hemen her anında yanında olma imkanım oldu. Evim hastaneye çok yakındı ama babamın yanından ayrılmaya gönlüm el vermiyordu. Bazen annemin, amcamın zorlaması ile eve gider duş alır ve çıkardım hemen. O kadarlık zamanda bile vicdan yapardım. Baban orada yatıyor sen buradasın derdim ve koşa koşa giderdim yine hastaneye. Doktor olmak böyle durumlarda çok zor. Günden güne babamın nasıl eriyip gittiğini ve dönüşü olmayan bir yola girdiğini an be an hatırlıyorum. Bu umutsuz durumla iki kere karşılaştık. İlkinde mücadeleyi kazandı. Doktorlar ‘umut yok’ demesine rağmen o tutundu hayata, bize… sıkı sıkı… Sevgimiz ağır bastı, hastalık utandı gitti. Ama bir süre sonra tekrar nüks etti. Aslında ilkine göre durumu daha iyi gibiydi. Hiç düşünmedik öleceğini ama tutunamadı bu sefer hayata. Yoğun bakım odasında vedalaştık. Makinelere bağlı olarak çok direndi. Belli ki çok tutunmaya çalıştı yaşama ama gücü kalmamıştı. Beni duyup duymadığından emin olmayarak son defa konuştum onunla, dertleştim. Hakkını helal et baba dediğimde ise gözünden yaşlar aktı. Gözyaşı kalpte olan ateşin deliliymiş. “Seni seviyorum oğlum” dedi belki de son defa.

Annemde de benzer kaderi yaşadık. Yoğun bakıma girmeden bir gün önce hastanede biyopsi yapıldı. O gün de benim cüppe törenim vardı. Törene geldi. Halbuki o gün de o kadar ağrısı varmış ki. Hiçbir şey sezdirmedi bana. Ben de hiç anlamadım o halini. Yüzü gülüyordu. O gülüşünü altında meğer hem acı varmış, hem telaş, hem gurur, hem mutluluk. Aynı gün annem, yengem, teyzem beraber sahilde yürüyüşe gittik, dondurma yedik halbuki kadıncağız can çekişiyormuş. Doktor olarak ben bile göremedim çünkü bana hiç göstermedi. Aynı günün gecesi çok ağrısı olmuş beni telaşlandırmamak için yengemle teyzemin bana seslenmelerine izin vermemiş. Ertesi gün hastaneye götürdüğümüzde yoğun bakıma alındı. O yoğun bakım sürecinde bile hep pozitifti. Hep beni düşündü sevdiklerini düşündü. Ben üzüntüden tıraş olmamıştım birkaç gün. Yengeme “söyle Yusuf’a tıraş olsun. Onu böyle dağılmış görmek istemiyorum. Ben iyiyim. Buradan çıkacağım ve eve birlikte gideceğiz” demiş. Bunu söylerken de soluk borusu delik, ölüm kalım mücadelesi veriyor ama hala daha güçlü olmaya çalışıyordu. Nedeni ise sevdikleri.

Evlat sevgisi, ana baba sevgisi hiçbir sevgiye benzemiyor. Ben evlat sahibi olduğumda bunun ne kadar güçlü ne kadar kutsal bir duygu olduğunu daha iyi anladım. Zamana karşı ayakta durmamızı da, acılardan sonra kale gibi dimdik durup yıkılmadan hayata devam etmemizi sağlayan da aynı sevgi.

Hastalarım bilir ne kadar umutsuz bir durumda olsak bile onlara hep söylediğim şey çocukların için, eşin için, torunların için dik durun, onlar için sarılın hayata dört elle derim. Canım anam, canım babam, ebediyete intikal etmiş tüm canlarım ne mutlu bana sizler gibi fedakar, cefakar güzel insanlar girmiş hayatıma. Candınız, yaşam için sebebimdiniz, çıkmaz sokaklara girdiğimde kılavuzumdunuz, hastayken bile moral verenimdiniz. Allah’ın bir bildiği var. Allah bana ve hepimize sizler gibi sevdiklerim için aynı fedakarlıkları, aynı cesareti göstermeyi nasip etsin.

Kalın sağlıcakla...

www.netturk.com.tr