NET TÜRK TV

OKU'YORUM - O şarkı… Çocukluğum, gençliğim, olgunluğum... Her dönemimde hep yanımda oldu. Her notasında bir özlem, her sözünde annemin kokusu. Üniversitedeyken bile kulaklıkları takar, bu şarkıyı dinlerdim. Gecenin bir vakti, herkes uykudayken, sessizce ağlardım. Çünkü annemi özlerdim. Şimdi, yıllar sonra bile aynı şarkıda aynı özlem var. Ama bu kez daha derin, daha yakıcı...

“Saçlarına yıldız düşmüş,
Koparma anne, ağlama…”

*  *  *

O şarkılar, bizim dönemimizin şarkıları... Bizim kuşağın bir dönemini, bir anısını sakladı o şarkılar. Zaman eskitemedi onları, silip atamadı. Ne bestekarlarını unuttuk, ne söz yazarlarını, ne de yorumcularını… Hep canlı kaldılar hafızamızda. Zeki Müren, Bülent Ersoy, Barış Manço, Ahmet Kaya, Sezen Aksu… Saymakla bitmez. Her biri, o yılların şahitleri. O şarkılarla gençliğimizi yaşadık, o şarkılarla acılarımızı, sevinçlerimizi, kayıplarımızı paylaştık.

*  *  *

KASETLER VE ANILAR... İlkokuldan beri yazları babamla çalışırdım. Harçlık biriktirirdik, sonra gidip kaset alırdık kardeşimle. Her kasette bir parça hayatımız vardı. O kasetler şimdi bir köşede duruyor. Zaman zaman çıkarır, dinlerim. Her biri beni çocukluğuma götürür. Bir şarkı çalar ve anılar birer birer canlanır gözümde. O günlerin heyecanı, o anların masumiyeti…

*  *  *

Neşet Ertaş ve yalan dünya... “Yalan Dünya”... Neşet Ertaş’ın içten yorumu... Her dinleyişimde kalbimden vurur beni:

“Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın
Ben de gülemedim yalan dünyada…”

Babam gelir aklıma. Genç yaşında göçüp gitti bu dünyadan. Hiç torun yüzü göremedi. O şarkıda, babamın mücadelesi var. Şarkının her dizesi bir yara açar kalbimde, her notası bir sızı.

*  *  *

O tevekkülüyle, o güçlü duruşuyla babam gelir aklıma, Fatih Kısaparmak’ın “Bu Adam Benim Babam” şarkısında dinlerken. “Bir kapıyı kapayan, gene açar babam.” Umutsuzluğa kapıldığımda hep o gelir aklıma.  Hayatın zorluklarına inat, hep yeni bir kapı açardı kendine. Şimdi, bu şarkıyla babamı yeniden hatırlarım.

*  *  *

Üşüdüm üstümü örtsene anne... Sanat güneşimizin, Zeki Müren’in sesi…

“Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık.
Üşüdüm, üstümü örtsene anne.”

Bir şarkı ancak bu kadar üşütebilir insanı. O şefkat, o sıcaklık... Anne kokusu gelir burnuma. Karanlığın içinden gelen bir ışık gibi. Zeki Müren, öylesine şefkat dolu, öylesine içten…

*  *  *

Veda busesi Kasım dayımı anımsatır.  “Veda Busesi”ni dinlerken Kasım dayım gelir aklıma. O gittiğinde, ben öksüz kaldım. Alnına kondurduğum son busede, gözyaşlarım aktı. O gidişte koskoca bir boşluk kaldı. Bir daha dolmayacak bir boşluk…

*  *  *

Sezen Aksu’nun “Şinanay”ı, Barış Manço’nun “Gül Pembe”si, Orhan Gencebay’ın “Batsın Bu Dünya”sı... Eskir mi bu eserler? O yıllar, o notalar, o sözler hep taptaze. Antalya’da beyaz arabamla gezerdim üniversitedeyken, arkadaşlar yanımda, şarkılar son ses... “Şinanay” çalardı radyoda. O an, içimdeki kıpırtıyı bugün bile hissedebiliyorum.

*  *  *

Alyazmalım’ın müziği... Unutulur mu? İnsanın içini burkmaz mı hala? O dönem, gerçekten sanattı her şey. Gerçek sanatçılar vardı, gerçek emekler, içtenlik, samimiyet... Şimdi arabada dinlenecek şarkı bulamıyorum. Hepsi birbirine benziyor, iki gün sonra unutuluyor. Duygu yok, ruh yok, anı yok.

*  *  *

Bugün çocuklarımıza dinletmeliyiz o şarkıları. Zeki Müren’i, Neşet Ertaş’ı, Ahmet Kaya’yı, Barış Manço’yu, Cem Karaca’yı... Onlar bizim mirasımız. Bizden sonraki nesillere bırakmamız gereken gerçek değerler. Atatürk, “Bir milletin sanata olan sevgisi, onun büyüklüğünün işaretidir” der. O sanatçılar bizim gururumuzdu, bizim iç dünyamızı şekillendirdiler. Bu şarkılar, bu sesler, ruhumuzu özgür kıldı.

Confucius’un dediği gibi: “Bir milleti tutsak etmek isterseniz, müziğini çürütün.” Bu şarkılar bizim ruhumuz, duygularımız, anılarımız. Onları yaşatmak, çocuklarımıza aktarmak bizim görevimiz. Çünkü onlar, bizim özümüz.

İyi ki varlar, iyi ki varlarmış.
Kalın sağlıcakla.

www.netturk.com.tr