Voltare demiş ki,” Hepimiz zaaflarla, yanılmalarla yoğrulmuşuz. Birbirimizin budalalıklarını karşılıklı olarak hoş görelim. Tabiatın ilk yasası budur.”

Hz. Mevlana ise herkesi hoşgörüye davet ederken,” Gel, gel, gel… ne olursan ol yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz bin kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.” demiş.

Hoşgörü, dayanışma, yardımlaşma, barış, birleşme deyince biz Müslüman alemi için aklımıza mübarek Ramazan ayı ve bayramlar gelir. Farklı dine mensup kardeşlerimizin de farklı bayramları ve özel günleri yine dünya için aynı anlamı taşır. Hepsinin özünde hoşgörü ve dayanışma vardır.

Düşünceler, fikirler, inançlar ne olursa olsun. Karşılıklı hoşgörü olursa ne kardeş kardeşle düşman olur, ne arkadaşların arası bozulur, ne dostluklar zedelenir, ne iş ortakları rakip olur. Rekabet olsa bile tatlı tatlı yapılır. Kin ve nefret buz dağı gibi olsa bile hoşgörü onu çözebilecek güçtedir, yeter ki bunu görelim.

Buna çok güzel bir örnek vermek istiyorum yıllar önceki anılarımdan.

Antalya’da tıp fakültesi okuduğum yıllardı. Bundan yaklaşık 25- 30 sene önce. Üniversitemizde her kesimden, her siyasi düşünceden çok farklı görüşlere sahip arkadaşlarımız vardı. Sağcısı da varsı solcusu da, ateisti de vardı, ılımlı Müslüman’ı da, tarikatçısı da. Başörtülü arkadaşlarımız da vardı, başörtüsüz de. Aramızda 5 vakit namaz kılanı da vardı kılmayanı da, oruç tutanı da vardı tutmayanı da. Ben ve arkadaşlarım o dönem üniversitede çok önemli bir şeyi başardık. Uzun zamandır üniversitede yapılamayan yıllığı tekrar çıkardık ve tüm kesimden arkadaşlarla bir araya gelerek bunu başardık. İnsanların inançları, düşünceleri, tercihleri nedir hiç sorgulamadık. Hepimiz tek Türkiye’nin çocuklarıyız dedik sırt sırta verdik ve hoşgörü ile bütün kesimlerin bir araya gelebileceğini gösterdik. Buna ne vesile oldu biliyor musunuz? Mübarek Ramazan ayları… Ramazan aylarında ben, ev arkadaşlarım oruç tutardık. Evimize oruç tutanı da tutmayanı iftara davet ederdik. Amaç sofranın bereketini arkadaşlarımızla paylaşmaktı, onların tutup tutmadığının önemi yoktu, düşüncelerinin de. Sonra onlar da bizim için iftar sofraları hazırlayıp bizi davet etmeye başladılar. Bu vesile ile aramızda ne sağ kaldı ne de sol, ne ibadet eden kaldı ne de etmeyen, ne oruç tutan kaldı ne de tutmayan. Hepimiz sadece hoşgörü çemberi içinde bir araya gelmeyi hedefledik ve çok güzel arkadaşlıklar, dostluklar kurduk.

Üniversitede yaklaşık 10 – 15 yıldır yıllık çıkmıyormuş. Yıllık sol kesimden öğrenciler ya da öğrenci derneklerine mensup kişiler tarafından çıkartılırmış. Ben yıllık komite üyesi oldum, 10-15 arkadaşım daha vardı komitede. Daha çok orta kesim diyebileceğim bir öğrenci grubuydu bu ve çalışkan öğrencilerden oluşuyordu. Her kesime saygı duyduk ve hiç siyaset yapmadan farklı düşünceleri aynı kitapta birleştirmeye karar verdik. Ramazan ayında iftar sofralarında sıcak ilişkiler kurduğumuz pek çok arkadaşımızda güven oluşturduk. Onlar da bize destek verdi çok güzel ve örnek bir yıllık oluşturduk. Bu yıllıkta sağ örenciler de oldu, sol örenciler de. Tarikat üyesi olup karikatür çizen arkadaşlarımıza da sayfa ayırdık. Yıllığa destek vermek isteyen ama resminin görünmesini istemeyen arkadaşlarımız oldu, isteğine saygı duyduk. Türbanlı olarak yazmak isteyen oldu saygı duyduk. 25-30 yıl önce de her kesimden insanın bir araya gelip ortak noktada birleşebileceğini kendimize ispatladık. Hatta hocalarımızla ilgili mizansenler yaptık onların hoşgörüsüne sığınarak. Kızdığımız ve övdüğümüz hocalarımızı mizahi bir dille yıllığa taşıdık ve kırmadan yer verdik. Ağzına biber sürülecek hocalar ve öpülecek hocalar diye iki sayfa ayırdık.

Biz öğrenciliği böyle yaşadık bu şimdiki nesle örnek olmalı. Herkes birbirine saygı duyduğunda hoşgörü ile her şey sevgiye dönüşüyor.

Saymak sayılmak, sevmek sevilmek karşılıklı olduğunda hoşgörü kaçınılmazdır. “El öpmekle dudak aşınmaz.” deyip bütün büyüklerin ellerini öpmemi isteyen rahmetli babacığımın bu ısrarını şimdi çok iyi anlıyorum. Canım babacığım evimize gelen o çobana gösterdiğin ilgi, saygı ve sevginin ne demek olduğunu şimdi çok iyi idrak ediyorum. Canım anacığım yoğun bakımdayken hepimiz sana dua ederken, sen seni görmeye gelen kırgın olduğun yakınlarına bile, İlginizi eksik etmeyin, durumu iyi olmayana yardım edin.” dediğinde hoşgörünün, kin gütmemenin ne demek olduğunu bize öğrettiğini şimdi çok iyi anlıyorum. Zaman birlik olmak zamanıdır. Zaman hoşgörü zamanıdır. Gelin birlik olup hoşgörüyü Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Hacı Bektaşi Veli'nin ve pek çok maneviyat sahibi büyüklerimizin sözlerindeki gibi yaşayıp, yaşatalım. Kalın sağlıcakla...

www.netturk.com.tr