NET TÜRK TV

KEMAL Kılıçdaroğlu, son dönemde yaptığı açıklamalarla Türk siyasetindeki yerini ve muhalefet bloğundaki rolünü yeniden gözler önüne serdi. Ancak bu açıklamalar, siyasi belirsizlikleri çözmek yerine daha da derinleştirdi.

Kılıçdaroğlu’nun, özellikle Meral Akşener’in tutumu ve Ümit Özdağ ile yapılan protokol gibi kritik konularda ortaya koyduğu duruş, bir liderden beklenen kararlılık ve netlikten yoksundu.

AKŞENER, NİYE KALKIP OTURDU?

Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’in Altılı Masa’dan kalkıp geri dönmesini "enfekte edici" bir hamle olarak nitelendirdi. Ancak burada asıl mesele, Akşener’in neden böyle bir hamle yaptığıdır.

Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda kendisine yeterli bilgi verilmediğini iddia ediyor. Ancak Kılıçdaroğlu, bu iddiayı reddediyor ve adaylık kararlarının oy birliği ile alındığını belirtiyor.

Burada bir çelişki var: Eğer her şey oy birliği ile kararlaştırıldıysa, Akşener’in bu duruşu neden? Kılıçdaroğlu, bu soruya net bir yanıt vermek yerine, Akşener’i suçlamayı tercih ediyor.

Ancak liderlik, suçlamalarla değil, sorunları çözmekle mümkündür. Kılıçdaroğlu’nun burada yaptığı şey, siyasi bir liderden beklenenin çok uzağında kalıyor.

LİDERLİK Mİ, KAÇINMA MI?

Türkiye’de sıkça gündeme gelen bir diğer konu, İYİ Parti’nin bir "proje" olarak nitelendirilmesidir. Kılıçdaroğlu, bu iddiaları spekülasyon olarak nitelendirip, herhangi bir veri olmadan konuşmanın doğru olmayacağını belirtiyor.

Ancak burada önemli olan, bu iddiaların toplumda yarattığı şüpheleri gidermektir. Kılıçdaroğlu’nun, bu konuda daha cesur ve açık bir tavır sergilemesi beklenirdi.

Spekülasyonlardan kaçınmak, liderin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Aksine, bir lider olarak bu tür iddiaların üzerine gitmeli, halkı aydınlatmalı ve gerekirse spekülasyonların kaynağını açığa çıkarmalıdır.

Ama görüyoruz ki Kılıçdaroğlu, burada da sessizliği tercih ediyor.

ÜMİT ÖZDAĞ PROTOKOLÜ

Ümit Özdağ ile imzalanan protokol, Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerinde kritik bir an olarak görülüyor. Ancak bu protokolün hukuki mi yoksa siyasi bir hamle mi olduğu konusunda net bir açıklama yapılmıyor.

Kılıçdaroğlu, Özdağ’ın "mahkeme kararı olmadan kayyum atanamaz" şeklindeki protokol maddesini savunuyor. Ancak burada önemli olan, bu maddenin siyasi anlamını ve etkisini halka açıklamaktır.

Kılıçdaroğlu, bu konuda da yeterli açıklık getiremiyor ve belirsizlik içinde bırakıyor. Hukuk ve siyaset arasındaki bu ince çizgide, bir lider olarak daha net bir duruş sergilemesi gerekirdi.

SAMİMİYET Mİ, STRATEJİ Mİ?

Kılıçdaroğlu’nun Selahattin Demirtaş ile gerçekleştirdiği görüşme de dikkat çekici. Kılıçdaroğlu, Demirtaş’ın sivil siyasetten yana olduğunu ve sosyal demokrat politikalara destek verdiğini belirtiyor. Ancak burada önemli olan, bu görüşmenin hangi bağlamda yapıldığı ve gelecekte ne anlama geleceğidir.

Demirtaş’ın CHP içinde yer alıp almayacağı konusu, Kılıçdaroğlu tarafından tamamen Demirtaş’a bırakılmış gibi gösteriliyor. Ancak bu belirsizlik, Kılıçdaroğlu’nun liderlik duruşunu zayıflatıyor.

Eğer bir lider, partisi ve ittifakları hakkında net bir vizyon ortaya koyamıyorsa, bu durum sadece kendisini değil, tüm muhalefeti de zayıflatır.

BABA-OĞUL MU, SİYASİ RAKİP Mİ?

Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ile arasındaki "baba-oğul" ilişkisini vurguluyor. Ancak bu ilişkinin siyasi dinamikleri hakkında çok az şey söylüyor.

İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini başarıyla yürüttüğünü belirtirken, aynı zamanda partinin hedefleri doğrultusunda çalıştıklarını ifade ediyor.

Ancak burada gözden kaçırılan bir nokta var: İmamoğlu’nun gelecekteki siyasi hedefleri ve Kılıçdaroğlu’nun liderlik konumu.

Eğer Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu bir rakip olarak görmüyorsa, bu ilişkinin dinamiklerini açıkça ifade etmelidir. Aksi halde, bu belirsizlik muhalefet içinde daha büyük çatlaklara yol açabilir.

SİYASİ BELİRSİZLİĞİN SONUCU

Kılıçdaroğlu’nun son açıklamaları, Türkiye siyasetinde beklenen liderlik duruşunu sergileyemediğini gösteriyor. Belirsizlik, netlikten yoksunluk ve siyasi sorumluluktan kaçınma, Kılıçdaroğlu’nun bu süreçteki en büyük zayıflığı. Eğer bir lider, hem partisini hem de muhalefeti bir arada tutmak istiyorsa, belirsizlikleri ortadan kaldırmalı, net ve kararlı adımlar atmalıdır.

Aksi halde, sadece kendisi değil, temsil ettiği tüm masa sessizliğe gömülecek.

Bir liderin en büyük sınavı, kriz anında nasıl hareket ettiğidir. Eğer bu sınavı geçemiyorsa, kenarda oturmak en iyi seçenek olabilir.

Çünkü siyaset, belirsizlik ve kararsızlık kaldırmaz. Beceriksizlikle yetinmek, sadece siyasetin değil, toplumun da geriye gitmesine yol açar.

WWW.NETTURK.COM.TR