Uğur Mumcu, kalemiyle gerçeği savunan bir gazeteci, bir ülkenin vicdanıydı. Susturuldu ama gerçekler susturulamadı. Mumcu’nun mücadelesi; adalet, cesaret ve özgürlük için bir meşale olmaya devam ediyor.

NET TÜRK TV

YAZI'YORUM - Bu ülkenin vicdanıdır Uğur Mumcu, adını anarken bile insanın içi titrer.

Gazetecidir, yazardır, hukukçudur, ışıktır, bir ülkede gerçeklerin karanlıkta kalmaması için adeta meşale taşıyanıdır.

1980'lerin, 90'ların kargaşa dolu siyasi ortamında, elindeki kalemle savaşan bir yürektir.

Peki kimdi Uğur Mumcu? Ne için savaşıyordu? Ve neden susturulmak istendi?

ADIM ADIM BİR HAYAT

1942 yılında Kırşehir’de doğan Mumcu, çocukluğunda öğrenmeye olan merakıyla dikkat çekti. Gençlik yıllarında hukuk eğitimi aldı ve bu süreçte toplumsal adalet kavramına derin bir ilgi duymaya başladı. Sadece bir avukat olarak değil, toplumun hakkını savunan bir vicdan olarak mezun oldu.

Genç bir avukattı ama vicdanı onu gazeteciliğe taşıdı. 1960'ların sonunda gazetecilik kariyerine başladı; "Ben gerçeklerin peşindeyim" dedi.

Yüzlerce köşe yazısı, onlarca kitap... İçinde sınır tanımayan bir çalışma azmi, yazılarında ise yalın ve net bir dille memleket sevdası.

GAZETECİLİK DEĞİL, ADALET SAVAŞI

Uğur Mumcu, gazeteciliği bir meslek değil, bir mücadele alanı olarak gördü.

Yolsuzlukların, suç şebekelerinin, uluslararası bağlantıların üzerine gitti. Her bir yazısı, karanlığa doğru fırlatılan bir ok gibiydi.

Petrol oyunlarını yazdı, silah ticaretini, çıkar düzenlerini, tarikat yapılanmalarını bir bir ortaya döktü.

Ona göre gazetecilik, “gerçeklerin çıplak halini ortaya çıkarmak” demekti. Yazdıkça hedef haline geldi.

Ama korkmadı.

“Sus” dendikçe daha gür bir sesle bağırdı, "yazma" dendikçe kalemini daha derinlere daldırdı. Susmasını bekleyenlerin hesap edemediği şey ise şuydu:

Mumcu'nun korkuyu yendiğini, kalbinden damıttıklarını kalemine mürekkep yapmış bir gazeteci olduğunu görememişlerdi.

KİTAPLAR: KALICI BİR MİRAS

“Sakıncalı Piyade”, “Rabıta”, “Kökler”...

Her biri kütüphanelerin en onurlu köşelerinde yerini aldı.

Bu kitaplar sadece yazılar değil, gelecek nesillere bırakılmış birer mesajdı.

Mumcu, satırlar arasına cesaret, bilgi ve sorumluluk ekerek yazdı. Döneminin gerçeklerini kalıcı hale getirdi.

O GÜN

24 Ocak 1993, bir pazar sabahı. Uğur Mumcu, evinden çıkmadan önce gün boyunca üzerinde çalışacağı dosyaları kontrol ediyordu. Çalışma odasında, son yazısında ele alacağı petrol oyunları ve silah ticaretine dair önemli belgeleri düzenlemişti. Kahvaltı sırasında ailesiyle kısa bir sohbet ettikten sonra Karlı Sokak’taki evinden çıkmaya hazırlandı. Ancak o sabah, sıradan bir gün olmayacaktı.

Bir arabaya yerleştirilmiş bomba, 24 Ocak 1993 günü memleketin yüreğinde patladı; Ankara Karlı Sokak’ta patlayan sadece bir bomba değil, bir ülkenin vicdanıydı.

Uğur Mumcu susturuldu. Ama gerçekler susturulamadı.

BİTMEYEN SORULAR

Cinayetin ardından bir dizi şüphe, iddia ve ihbar gün yüzüne çıktı. Son yıllarda, bazı yeni belgeler ve tanıklıklar basına yansıdı. Bu bulgular, olayın uluslararası bağlantılarına işaret ederken, tarikatların rolü üzerine yeni sorular doğurdu. Örneğin, Mumcu'nun son yazılarıyla örtüşen belgeler, petrol kaçakçılığıyla bağlantılı derin bir yapıya dair ipuçları verdi.

BİR UĞUR MUMCU OLMAK

"Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur."  Uğur Mumcu'nun bu sözü, onun adalet anlayışını ve mücadele ruhunu özetler niteliktedir.

Her gazetecinin ya da gazeteci olmak isteyen her genç insanın yüreğinde "Bir Uğur Mumcu olabilmek"  yatıyorsa bugün eğer...

Gerçeklerin ardından korkusuzca gitmek, kalemini satmadan, susturulamadan, vicdanını karanlıklara teslim etmeden yaşamak istiyorsa Uğur Mumcu gibi...

Tehditlere, korkulara, baskılara boyun eğmeden ayakta durabilmek, toplumun hakkını savunurken, bedeli ne olursa olsun yolundan dönmemek kararlılığında ise,

Ve ölümünden sonra bile yaşayabilmekse hedefi...

Adının unutulmaması, yazılarının halka sonsuza kadar yol göstermesi ve bir ülkenin vicdanı olmaya devam etmekse tek isteği...

Uğur Mumcu, bu ülkenin kalbinde hala yaşıyor demektir.  . Ve onun yaşıyor olması geleceğe dair umudumuzu diri tutuyor.

YAŞIYOR, YAŞAYACAK!...

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz." Uğur Mumcu'nun bu sözü, onun gazetecilik anlayışının ve aydınlatma misyonunun temelini oluşturur.

Uğur Mumcu, sadece bir insan değil, bir şuurlu toplum hayalidir.

Bugün, gerçeklerin izini sürmek isteyen herkesin ruhunda biraz Uğur Mumcu yaşar.

İçimizde bir ses, her çağrışta bize onun sözlerini hatırlatır:

"Bir kalem, bir ülkenin kaderini değiştirir."

O kalem hala yazıyor. Hafızamızda. Yüreklerimizde.

Uğur Mumcu'yu unutmadık. Unutmayacağız.

www.netturk.com.tr