NET TÜRK TV / YAZI'YORUM

Dertler dizboyu, toplumsal 'tırlatma' krizi pek yakın, günü kurtarmaya çalışmak tam da budur işte, ne ilerisi ne de gerisi. düşünmeye vakit yok.

Hani denir ya 'Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete' diye, tam da o kıvamdayız yani.

Ancak, 'ayakta' ve de 'hayatta' kalkmak için şimdi 'pergel gibi' olmak gerek.

Yani; bir ayak sürekli haraket etmek zorunda, diğer ayak ise mevcut pozisyonu korumak üzerine haraket etmek durumunda.

Her iki hikayede de olmanız gereken durumu bulacaksınız.

* *  *

BAŞARININ SIRRI!

İş adamının işleri fena bozulmuştu. Çok bunalmış ve hiçbir çıkış yolu da bulamıyordu.

Nefes almak için parka gitti.

Bir banka oturdu, bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada, önünde yaşlı bir adam durdu.

''Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden şeyi benimle paylaşmak ister misin?'' diye sordu yaşlı adam.

İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, çek defterini çıkardı ve ona bir çek yazdı.

Çeki ona verirken: ''Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al'' dedi.

Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı.

Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller''e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına.

John Rockefeller''e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle, yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı.

İyi yapılan işler, yeni işleri doğurdu.

Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koydu.

Hatta para kazanmaya başladı.

Bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti.

Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü.

Ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı.

Hemşire, “Bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor'' dedi ve adamın koluna girip uzaklaştı.

İşadamı donmuş kalmıştı.

Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı.

Şimdi ise hayatının akışını değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.

Hayatını değiştiren şey yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.

Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır.

Başka yerde aramaya gerek yok.

*  *  *

KENDİNİZE ENGEL OLMAYIN!

1950”li yıllarda kamuoyunda; doktorların araştırmalarına dayanarak “bir mil dört dakikanın altında koşulamaz, bu insan fizyolojisi açısından mümkün değildir” yargısı vardı.

Atletizm otoriteleri ve atletler bu görüşün etkisinde kalarak bir mili dört dakikanın altında koşmayı hiç düşünmediler.

Yarışmalarda bütün atletler rekor kırmak için değil sadece birinci olmak için koşuyorlardı.

Roger 1954 yılında yapılacak olan yarışa bir yıl kala bir mili dört dakikanın altında koşmak için hazırlanmaya başladı.

Bu hedefine ulaşmak için tam bir yılı vardı.

Bir yıl boyunca bütün fiziki çalışmalarını yaptı; ama Roger biliyordu ki bu yarışmada hedefe ulaşmak için sadece fiziksel antrenmanlar yeterli değildi.

Her gün zihinsel antrenmanlar da yapmayı ihmal etmedi.

Zihninde hep bir yıl sonraki yarışı ve kıracağı rekoru düşünüyordu.

Yarış başladığında tüm yarışçılar birinci gelmeyi düşünürken Roger rekora koşuyordu.

Yarış Roger''in birinciliğiyle bitti. Tabelada yazan rakam “3,59” du.

Roger, zaferi bedensel gücü ile değil, zihinsel gücü ile kazandı.

Roger''den sonra gelen birçok sporcu da zihnin gücünü keşfederek inanılması mümkün olmayan rekorlara imza attılar.

Bir yıl içerisinde aynı rekoru 300 atlet kırmayı başardı.

Artık sporcular inanılmazları gerçekleştirmenin formülünü yüzde 20 bedensel güç yüzde 80 zihinsel güç olarak özetliyorlardı.